Hatay'da bir gün nasıl geçer...

Hatay, Hatay. Uçsuz bucaksız bir kültürün beşiği! Minnet duygularımızın gözle görülecek seviyeye çıktığı, Asi Nehri’nin kenarına kurulmuş Hatay’a geldik. Bu toprakları geçtiğimiz sene ziyaret etmiştik ve tadı damağımızda dönmüştük. Mekânımız Hatay’a kış aylarını lâyık gördük bu sefer. Dünyanın başka bir noktasında bu kadar ‘’çok kutuplu nüfus’’ yok(!) Bizim için en özel yerlerdendir Hatay.
Kendini zamanla ifade eden bir şehir burası. Zamanlama her şeydir hakikaten. Binlerce yıllık uygarlık, tarihin derinliklerinden insan öğesini gözler önüne seriyor… Tarihi yapıların dokusu, Saint Pierre Kilisesi, Habib-i Neccar Camii şehrin ruhunu eşsiz kılıyor bize. Üstüne üstlük her mevsim yeşilin, mavi tonunun güzelliğine bakabiliyoruz gözlerimizi kırparak. Müthiş mi müthiş yağmurlar, güneşli kışlar, zengin topraklar… Hatay’ın sisin altındaki gerçek dışı, gizemli hali de bir başka oluyor! Bu denli ihtişam ve sıcaklığın birlikte yaşaması çok özel bir durum hakikaten.
Lezzet şöleni yemeklerin de anavatanı burası tabii ki! Geleneği yansıtan, çağdaş damağı da rahatsız etmeyen sentezde bir mutfakları var. Güneşe doyarak çiçeklenip serpillenen zahterleri olsun, âdetlerine uygun zeytinyağları, defne ağacının yaprağından çıkarılan yağla yapılan defne sabunları, ekili-dikili tarlaları, insanları, yakın olduğunu esintisiyle hissettiren deniz… Renk ve koku cümbüşü resmen!
Saat sabahın 6’sı. Günün ilk ışıklarıyla eski Antakya evlerinin olduğu Kurtuluş Caddesi’nde kaldığımız Çankaya Konakları’nın odasından çıkıp, yürüyerek fırınların güzel kokuları arasından Affan Kıraathanesi’ne gidiyoruz. Sonbaharda tarihi Affan’ın içerisi sımsıcak oluyor, baharda ise arka bahçenin bulunduğu açık alanda ağaçların gölgesindeki masalarıyla dışarısı pek güzel oluyor. En güzel kısmı da gelen herkesin bu kıraathaneye huzur veriyor oluşunda. Herkes kahveleriyle veyahut çaylarıyla, ya da haşlanmış bitki sularıyla, gazeteleri ve deste kâğıtları ile ilgileniyor, gösteriş merakı olmaksızın.
🍀Tahmin edeceğiniz üzere Antakya mutfağında yok yok! Yaklaşılmaz bir çeşit ve lezzet rekoruna sahipler! Mutfaklarının kalbine doğru lezzetlerini tattıkça kişisel sözlüğümüzdeki ‘’lezzet’’ resmi değişmeye başlıyor. Bu yemeklerin adını duyduğumuzda bile heyecanlanıyoruz: Ali Mürdüm Restaurant’ta yediğimiz öğle yemeği, Dönerci Tacettin’de yediğimiz döner, Çınaraltı Künefe Yusuf Usta’da yediğimiz künefe, Pöç Kasabı’nda yediğimiz tepsi kebabı, Konak Restaurant’ta yediğimiz yöresel mezeler, Humusçu Nedim Usta’da yediğimiz humus başka yerde yediklerimize benziyor…
✨Hatay’a yakışır bir selamla bu güzel insanlardan ve tanıdıkça güzelleşen şehirden ayrılıyoruz. Yolumuz hedefimiz, zamanımız şimdi olsun!
🙌Hatay’daki otel önerilerimiz için web sitemizi ziyaret etmeyi unutmayın!  www.kucukoteller.com.tr/hatay-otelleri