Sirkeci'de Ne Yapılır

Sirkeci Garı’yla Başla Güne: Günü Sirkeci Garı’nda başlatmak gibisi yok. O koca kemerli pencereleri, taş kolonlarıyla Orient Express’in son durağı olan bu gar, sanki geçmişte yapılmış bir film seti gibi. İçeri girdiğimde sessizliği, tavan aralığında uçuşan tozları ve eski saat sesini duyunca geçmişe adım atmış gibi oluyorsunuz. Burada her şey, eski valizlerin, mektup kokularının, tren düdüklerinin hatırasını taşıyor.

Hocapaşa Sokaklarında Lezzet Avı: Garın arkasından doğru yürüyünce karşına çıkan dar sokaklarda ise bambaşka bir dünya var. Dumanı üstünde dönerciler, sacda pişen dürümler, yan yana dizilmiş kebapçılar… Burası tam anlamıyla “acıkınca kaçıp gelmelik” bir yer. Benim favorim, adı sanı duyulmamış ama müdavimleri çok olan bir esnaf lokantasıydı. Mercimek çorbası ve kuru fasulyesi hala damağımda.

Büyük Postane’ye Mutlaka Uğra: Yürürken birdenbire karşınıza çıkan devasa ve heybetli bir yapı. Osmanlı’dan kalma bu binaya sadece dışarıdan bakmak bile yeterli. Ama mutlaka içeriye girip yüksek tavanlı holünde biraz vakit geçirin. İçerideki taş merdivenlerden çıkarken İstanbul’un tarihini omuzlarınızda hissediyorsunuz.

Bir Soluk Gülhane Parkı’nda: Biraz yürüdükten sonra kalabalığın içinden sıyrılıp Gülhane Parkı’na doğru yürümek şart. Özellikle sabah saatlerinde kuş sesleri, yaprak hışırtısı ve Boğaz’dan gelen hafif serinlik... Oturduğunuz banka bir süre sessizce bakmak yetiyor. Dilerseniz çayınızı alın, tarih kokan ağaçların gölgesinde kitabınızı okuyun.

Bir Hamam Deneyimiyle Günü Bitir: Ve günü biraz da kendinize zaman ayırarak kapatmak istiyorsanız, tarihi bir Türk hamamına girin. Buhar, kese, sabun kokusu… Bedeninizle birlikte zihniniz de arınıyor. Ben bir keresinde küçük bir hamamda hem kese yaptırdım hem de sıcacık naneli çayımı içerken, eski İstanbul üzerine sohbet ettim hamam görevlisiyle. İçtenlik burada hep elinizin altında.

Konaklama önerileri için Sirkeci Otelleri sayfamızı inceleyebilirsiniz.