
Midilli Adası Küçük ve Butik Otelleri
Midilli Adası, sanki "fazla bilinmesin" diye saklanmış gibi duran, sakinlik arayanların kalbine dokunan bir yer. Ayvalık’tan feribotla geçiyorsunuz ama bir anda bambaşka bir dünyaya varmış gibi hissediyorsunuz. Ne gösterişli lüks oteller ne de turist kalabalığı. Burada hayat yavaş, gerçek ve sıcak. Sabah erken kalkıp köy fırınından aldığınız kruvasanla deniz kenarında kahvenizi içiyorsunuz, öğlen Petra’nın taş sokaklarında kaybolup, akşamüzeri Molyvos’ta gün batımını izlerken kendinizi bir Yunan filmindeymiş gibi hissediyorsunuz. Tavernalarda öyle dev porsiyonlar, gösterişli sunumlar yok. Zeytinyağı köyden, peynir ev yapımı, uzo buz gibi. Kiminle giderseniz gidin; sevgilinizle, arkadaşlarınızla ya da tek başınıza, Midilli insana kendini iyi hissettiren o dinginliği veriyor. Fazla plan yapmaya gerek yok, biraz dolaşmak, biraz oturmak, biraz da durmak için birebir. Ege’nin en sade ama en içten adalarından biri belki de.
Midilli’nin Tarihi
Midilli Adası sadece güzel plajları ve taş sokaklarıyla değil, binlerce yıla uzanan tarihiyle de büyüleyici bir yer. Arkeolojik buluntular, burada ilk yerleşimin Neolitik dönemin sonlarına, yani neredeyse M.Ö. 3300’lere kadar uzandığını gösteriyor. İlk olarak Pelasgialıların adaya yerleştiği düşünülüyor ve bu yüzden de ada bir zamanlar "Pelasgia" adıyla anılıyormuş. Bugünkü "Midilli" ismi ise mitolojik anlatımlarda geçen Lapithos’tan geliyor. Konumu itibariyle oldukça stratejik bir noktada yer alan ada, tarih boyunca birçok kez el değiştirmiş. Perslerden Romalılara, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar pek çok uygarlık Midilli üzerinde iz bırakmış. Fatih Sultan Mehmet’in fethinden sonra Osmanlı toprağı olan ada, Lozan Antlaşması’yla Yunanistan’a bağlanmış. 2. Dünya Savaşı sırasında ise bir süreliğine Alman işgaline uğramış. Bugün Midilli, tüm bu tarih katmanlarının üzerine kurulmuş canlı, huzurlu ve kültürel zenginliği yüksek bir Ege adası. Özellikle yaz aylarında artan turist ilgisiyle, hem adanın yerel ekonomisine hem de Yunanistan’a ciddi katkı sağlıyor.
Midilli’de Nerede Ne Yenir?
Midilli’ye gittiğinizde sadece denizle ve tarihle değil, nefis Ege lezzetleriyle de karşılaşacaksınız. Ada mutfağı, zeytinyağlılardan deniz ürünlerine, yerel peynirlerden geleneksel içkilere kadar oldukça zengin. Rakıya benzeyen ve Yunanistan’a özgü olan "uzo", burada bir başka keyifli içiliyor, yanına da enfes mezeler geliyor. Midilli’nin gururu diyebileceğimiz peynirleri de mutlaka denemeye değer. Keçi ya da koyun sütünden yapılan graviyer, kaşar, feta, anthotiro ve mitzithra peynirleri, yanında ada balıyla servis edildiğinde gerçekten akıllarda kalıyor. Midilli’ye gelip de dillere destan Kalloni sardalyasını tatmadan dönmek olmaz. Bu sardalya, özellikle mezelerde öne çıkıyor ve dünya çapında da biliniyor.
Midilli’den Ne Alınır?
Alışveriş tarafında ise Ermu Caddesi adanın en hareketli noktalarından biri. Hediyelik eşyadan yerel ürünlere kadar birçok seçeneği bir arada bulabileceğiniz bu cadde, gezmesi de keyifli bir yer. Uzo seviyorsanız farklı markaları deneyebilir, yanına eşlikçi olarak konserve sardalya ya da peynir çeşitleri alabilirsiniz. Kefalotiri peyniri, kahvaltıda ya da meze sofralarında çok sevilen bir tat. Midilli’de dikkat çeken bir diğer detay ise çeşit çeşit reçel. Hemen hemen her meyvenin hatta sebzenin reçelini yapmışlar; denemek de satın almak da çok keyifli. Elbette Midilli’den zeytinyağı almadan dönmek olmaz ama mutlaka adaya özgü, yerel üretim olmasına dikkat edin. Bunun yanında yerel şaraplar, Kaloni Körfezi’nden çıkarılan doğal tuzlar ve çeşitli aromatik otlar da alışveriş listenize girmeye değer.