Aranıyor...
Sonuç bulunamadı.
İda Dağı, Güney Troya’nın yaylaları üzerinden heybetle yükseliyor… Bu manzara Homeros için de tanıdık olmalı sanki… Yeşillik! Yeşillik! Yeşillik! Yeşilliğin ne olduğunu öğrenmek için Kaz Dağlarına gelmek gerek! Ağaçlara tutunmuş bir sürü bitki, meşeler, zeytin dolu zeytin ağaçları, orman gülleri, kozalakları yere düşmüş olan ulu çam ağaçlarının altında; Altınoluk’a tekabül eden tarafta, yüzünü Midilli Adası’na dönmüş olan Papazlıkhan’dayım.
Ev sahibesi Billur Hanım’dan sıcacık bir karşılama.
Bir sürü taşın üstüne kondurulmuş Papazlıkhan; pencereleri şerit oluşturacak biçimde yan yana/alt alta ve manzaraya yüzünü vererek dizilmiş vaziyette kendini gösteriyor. Önümden hızla geçen bulutların bir aydınlatıp bir loşlaştırdığı üst kattaki suit oda; dinlenebileceğim en harika odalardan! Mutluluğun klasik özellikler taşıyan, narin nesnelerin güzelliğinde saklı olduğunu anlıyorum…. Ve, yalnızca fiziksel değil aynı zamanda psikolojik olarak da bir sığınakta olduğunu anlıyor insan Papazlıkhan’a gelince. Serin ve yıldızlı bir gece - sürekli ay ışığı… Hele bir de dolunaysa…
Sabah yöresel lezzetlerle dolu bir serpme kahvaltı geliyor önüme. Her zaman yaptığım gibi her şeyden tadıyorum. Ev sahipleri doğma büyüme bu yöreden insanlar, sızma zeytinyağları kendi zeytinliklerinin yağları. Sebzeler bahçelerinden, Balıkesir’in güzelim köy peynirleri harika: ağızda eriyor! Çilekler Yenice’deki kendi çilek tarlalarından geliyor, ağır ateşte pişirdikleri çilek reçelleri de ağızda eriyor bütün aroması ile…
Akşam yemeğinde de İda Dağı eteklerindeki enfes gün batımı ile ortam daha da güzelleşiyor Papazlıkhan’da. Mimosa ismini verdikleri restoranlarında; bana göz kırpan ışıklarıyla Lesbos’u seyrederek yemeğimi yiyorum. Tandır benden tam not alıyor! Tatlı olarak da koyun yoğurduyla yaptıkları panna cotta tatlısı ile günümü sonlandırıyorum… Bir parantez: (Vegan menü seçeneklerinin olması da güzel bir detay… )
Kuzey Ege’den yeme-içme önerilerim: Maça Konak ve Filinta Restaurant.
Yüzyıllar öncesinin antik havasını ve doğasını koruyan Kuzey Ege’ye gelmişken, görmeden dönmeyin dediğim yerler: Troya Müzesi, Behramkale, Adatepe Köyü, Yeşilyurt Köyü, Assos Antik Kenti, Apollon Smintheus.