Sapanora Hotel
Geçtiğimiz hafta sonu, İstanbul’dan yaklaşık bir buçuk saatlik huzurlu bir yolculuğun ardından sapanca gölü kıyısına gelmişliğe uygun bir kaçamak yapmak üzere Sapanora Otel’e karar verdim. İlk adımda beni karşılayan şey; yeşilin ve mavinin iç içe geçtiği bir doğa manzarası oldu — otel, göl manzaralı odalar sunuyor. Resepsiyondaki karşılama samimiydi, çantamı bırakıp odamın balkonuna yöneldiğimde gölün üzerinde hafif bir sis ve sabah ışığının huzur veren tonu hoş bir sürpriz oldu.
Oda oldukça yeni hissettiriyordu: modern mobilyalar, keyifli bir balkon, temiz bir banyo… Ama en çok balkondan göle bakmak, sabah kahvemi alıp huzurla vakit geçirmek hoştu. Otel “oda + kahvaltı” konseptinde hizmet sunuyor. Kahvaltı salonunda yöresel peynirlerden taze ekmeklere, mis gibi çay kokusuna kadar iyi bir başlangıç yaptım. Gün içinde otel lobisi ve bar alanında hafif bir dinlenme, akşam gölün kıyısında yürüyüşle birleştiğinde, kaçış hissi ve doğayla iç içe olma birleşimi güçlüydü.
Konsept olarak, büyük zincir otellerin formel havasından ziyade “sessiz, samimi, huzur odağı” bir tatil anlayışıyla ilerlediğini düşündüm. Özellikle çiftler veya şehir stresinden kısa bir süreliğine uzaklaşmak isteyenler için uygun — sessizliğe değer verenler için balkonunda oturup doğayı izlemek yeterli olabilir. Küçük bir detay olarak, otelin doğa içinde konumlanmış olmasının bazı “doğayla iç içe” etkenleri getirdiğini de not düşmeliyim: özellikle akşam saatlerinde çevrede bulunan yeşillik içinde kuşların ve hafif doğa seslerinin varlığı hissediliyor. Doğa kaçamağının bir parçası gibi düşündüğümde artı puan olarak etki etti.
Sonuç olarak, Sapanora Otel beklentimi gayet olumlu seviyede karşıladı ve kısa süreli bir huzur tatili için gönül rahatlığıyla tercih edilebilir bir mekan olduğunu söyleyebilirim.