Ikaria Adası'nda Yapılacak Şeyler

İkaria’ya ayak basar basmaz fark ediyorsunuz zaten; burası aceleyle yaşanacak bir yer değil. “Bugün şunu da görmeliyim, buraya da gitmeliyim” telaşı size burada geçmiyor. Çünkü ada kendi ritmini size dayatıyor: yavaş, huzurlu ve içten. Ama elbette yapılacak şeyler de çok. Doğa, kültür ve de bolca keyif var. İşte biz ne yaptık, ne ettik, siz de belki bunları yapmak istersiniz…

Panayıra Denk Gelinirse Kaçırılmaz

İlk ve en önemli şeylerden biri: Eğer şansınıza bir panayıra denk gelirseniz, ne planınız varsa iptal edip oraya gidin. Çünkü panayır, İkaria’nın kalbi. Her köyün yıl içinde düzenlediği bu eğlencelerde sabahlara kadar dans ediliyor, adanın meşhur kırmızı şarabı paylaşılıyor, genç yaşlı herkes bir araya geliyor. Bizim şansımıza Monokambi panayırına denk geldi ve sabaha kadar dans ettik. Gerçekten orada yaşam enerjisi diye bir şey var, elle tutulur gibi.

Gündüz Sakin, Gece Canlı: Christos Raches Köyü

İkaria’nın ters köşelerinden biri de Christos Raches. Burası bir dağ köyü ama öyle sıradan değil. Gündüz giderseniz, köy ölü gibi, dükkanlar kapalı, ortalık sessiz. Ama akşam saat 9-10 gibi birden hayat başlıyor. Lokantalar açılıyor, küçük dükkanlar, el işi tezgahları kuruluyor, müzikler çalmaya başlıyor. Biz ilk gittiğimizde gündüzdü ve “Aaa, hiçbir şey yokmuş” deyip dönmüştük. Neyse ki ikinci bir şans verdik. İyi ki de vermişiz.

Deniz Keyfi: Mesahti mi, Seychelles mi?

E tabii ki deniz olmazsa olmaz. Adada birçok güzel plaj var ama bizce ikisi öne çıkıyor:

Mesahti Plajı, Armenistis’e çok yakın. Uzun, geniş, tertemiz. Dalgaları bol, sörf yapanlar da oluyor. Kumsalda uzanmak, kitap okumak, kahveni yudumlamak için birebir.

Seychelles Plajı ise biraz çaba istiyor. Arabayı park ettikten sonra 10-15 dakikalık bir yürüyüş gerekiyor. Yol taşlı ve biraz dik ama o plaja inince her şeye değdiğini anlıyorsun. Turkuaz suyu, beyaz kayalarıyla başka bir dünya gibi. Şezlong, büfe yok. Ama belki küçük bir bot yaklaşıp "Water, beer, sandwich!" diye bağırabilir. (Gerçekten oluyor.)

Nas’ta Gün Batımı İzlenir, Artemis’e Selam Verilir

Nas, küçük bir plaj ama ortamı başka. Bir yanda yeşillikler içinden gelen bir dere, diğer yanda antik bir Artemis tapınağının kalıntıları. Gün batımında renkler bir anda altın sarısına dönüyor, denizin üstü turuncuya çalıyor. Orada oturup sadece izlemek bile yetiyor. Biz bir de tam yukarıda güzel bir taverna keşfettik, manzara ve yemek 10/10'du.

Magganitis ve Karkinagri: Uzak ama Değiyor

Biraz yol yapalım derseniz, adanın daha sakin ve tenha köylerine de uğrayın. Magganitis, büyük kayalıkların arasında kalmış gibi bir yer. Küçük limanı çok şirin. Karkinagri ise adeta bir dünya dışı köy. Sessiz, izole ama bir o kadar gerçek. Bu köylerde zaman durmuş gibi; hayatın basitliğini yeniden hatırlıyorsunuz.

İlginç Bilgiler: Taş Evler, Korsan Hikayeleri

İkaria’da gezerken bir noktada rehberiniz yoksa da biri size mutlaka anlatır: "Buralarda eski evler vardı, bacasız, penceresiz..." Bunlar korsanlardan korunmak için yapılan evlermiş. Dışarıdan bakınca ev gibi görünmeyen, toprağa gömülü, ağaçların altında gizlenmiş yapılar. O dönemden kalma çok azı ayakta ama hikayesi hala yaşıyor. Biz birkaç tanesini gördük, etkileyiciydi.

Bir de Sağlıklı Kaplıcalar Var…

Biz denemedik ama duymadan geçmeyelim: İkaria’nın termal suları da oldukça meşhur. Adada 8 farklı şifalı kaynak varmış. Özellikle yaşlı nüfusun uzun yaşamasında bu suların da etkisi olduğuna inanılıyor. Bir dahaki gidişte kesin denenecekler listesinde.

Evet, bütün bunları yapabilirsiniz. Ama belki de en güzeli hiçbirini yapmamak. Sahilde oturup denizi izlemek, köy kahvesinde yaşlılarla sessizce çay içmek, bir patikada yürüyüp kaybolmak. İkaria bunu da kaldırıyor. Çünkü burası plan değil, hissiyatla yaşanan bir yer. Sizi acele ettirmiyor, yönlendirmiyor. Sadece “burada ol” diyor. Ve bu haliyle, başka hiçbir yere benzemiyor.

Konaklama önerileri için İkaria Adası Otelleri sayfamızı inceleyebilirsiniz.