Aranıyor...
Sonuç bulunamadı.
Kuşadası’na doğru yol alıyoruz. Kirazlı Köyü’nde yokuş şeklinde uzanan ara sokağı geçtikten sonra Kirazlı Sultan Konağı’na varıyoruz.
Güneşin altında parlayan ahşap döşemelere açılan dev kapısından içeri ayağımızı basar basmaz hissettiğimiz coşku ve huzur tam da istediğimiz his! Burada hemen hemen her şey ahşap ve taş. Duvarları örten döşeme taş odaların; süs balkonlu ahşap pencereleri, XIV. Louis tarzı mobilyaları, geçmiş zaman döneminin beğenisine uygun tabloları ve özel küvetleri var.
Odaların hepsinde el işçiliği gerektiren detaylar, antika eşyalar bir araya gelmiş. Ve özel küvetleri açık ara farkla Türkiye’de gördüklerimizin en iyilerinden!
Favorimiz 175 küsür yıllık bu tarihi konağın aslına sadık kalarak restore ettikleri Sultan Oda oldu. Bu odanın bizdeki etkisi hâlâ daha devam ediyor... Ertesi gün havanın nasıl olacağını görmek için konağın terasına çıktığımızda bu güzel köyün tablo gibi manzarasının neşesi bize yetiyor. Bizi çok çok iyi karşılayan, övgülere boğduğumuz Haldun Bey ve eşi Tülin Hanım da içten nazik insanlar. Salt hoş sohbetleri için bile gitmeye değer Kirazlı Sultan Konak’a…
Tülin Hanım’ın kendi elcağızıyla hazırladığı kahvaltılar-yemekler dayanılacak gibi değil, nefis. Balıklar tekneden, olta balıkçılarından alınıyor. Tam kıvamında-reçetesi kendisine has sosuyla- pişirilmiş ve suyunu kaybetmemiş oluyor. Bir tutam rokası ve dilim kırmızı soğanıyla. Tanıdık mezeler de göz kırpıyor: börülce piyazı, karides salataları, paçanga böreği. Sabah da zevkli ve uzun bir kahvaltı. Ama ne sofra bu! El yapımı reçeller, bahçeden gelen domates-salatalık, fıstık ezmesi, beyaz bal, köy peynirleri, özel soslarıyla kızarttıkları keçi peyniri, siyah-beyaz havyar ve ara sıcak. Sabahları hafif gittiğimizden, sıcacık çayımızla bu keyifli kahvaltıyı noktalıyoruz. Dinlendiğimiz, enerjimizi topladığımız ve yediklerimizi hazmettiğimiz hissi paha biçilemezdi. Siz de tadını çıkarın Kirazlı Sultan Konak'ın...