Herbafarm Troy
Dünya ile ilişkinizi birkaç günlüğüne koparmak ister misiniz? Biz bu soruya hemen evet yanıtını verdik ve kendimizi HerbaFarm Troy’a attık Ağustos ayında.
Neresi orası?.. Asya Yarımadası’nın en batı ufkunda Babakale’de, yüksek bir bayırın tepesinde, yalnız başına denize meydan okuyan, alışılmışın dışında bir çiftlik evi HerbaFarm Troy. Fitoterapinin duayeni, eczacı Meltem Kurtsan; HerbaFarm Bodrum’dan sonra enerjisini Babakale’de çok amaçlı bir çiftlik kurmaya yöneltmiş.
Daima yenilik heyecanı ile dolu Meltem Hanım; kültürel ve toplumsal yaşamda aktif ve duyarlı bir sima. Su Damlası projesi ile uzun yıllar Türkiye’de birçok kadının eğitilmesine, kendi ekonomik güçlerini kazanmalarına yönelik ciddi çalışmalar yürütmüş. Aynı zamanda Davos’a Türkiye’den giden ilk kadın. (sene 1999) 2008 yılında Bodrum Yalıkavak’ta aromaterapi akademisi olan HerbaFarm’ın ilk çiftliğini kurmuş 17 dönüm arazide. Tıbbi aromaterapi bitkileri yetiştirip, %100 ekolojik bir yapıda, çok sayıda insana uluslararası sertifikalı (NAHA) eğitimler vermiş. Bodrum’daki laboratuvarında verdiği eğitimlerini, pandemi döneminde çevrimiçi akademiye çevirerek sürdürmüş. Uluslararası sertifikalı eğitim detayları için, HerbaFarm akademinin web sitesini ziyaret edebilirsiniz. herbafarm.com.tr (şimdiye kadar 400’e yakın kadın aromaterapist yetiştirmiş Meltem Hanım)
Ev sahibemiz Meltem Hanım, HerbaFarm Troy’da misafir ağırlama konusunda, kariyerinde olduğu gibi, son derece kibar, titiz ve hassas. Meltem Hanım ana yapının üst katında bizzat kendisi oturuyor: otelin kalitesine dair önemli bir gösterge bu… Az sayıda insan ağırlamayı tercih eden ve çoğu zaman dolu olan HerbaFarm Troy, Babakale’de otelden çok samimi bir ev havasında olan, gelen misafirlerine ‘’deneyim’’ alanı sunan özel bir adres. Tüm konaklama alanları (maksimum 10 kişilik aile-arkadaş grubu ağırlanabiliyor burada) çağdaş konforun donanımlarına sahip. HerbaFarm Troy’un bahçesinde Meltem Hanım’ın kişisel cennetinden nüanslar yakalayacaksınız: mercanköşkleri, lavantalar, aloe veralar, çeşit çeşit naneler, kekikler gırla! Daha eşsizi, HerbaFarm’ın tüm konaklama alanlarının konumu gerçekten olağanüstü. Ufukta Midilli’nin baş döndürücü büklümleri gelen herkesi mest ediyor… Dış dünyadan kopuk şekilde vakit geçirilecek hatta dijital detoks yapılabilecek yerler burası! Gece suların pırıltısı kaldığımız Taş Ev’in odasına yansıyordu. Dolunayda sabah 5’te gördüğümüz manzarayı tarif edecek kelime bulamıyoruz hâlâ...
Antika veya benzeri özenli mobilyalar, Meltem Hanım’ın bir yaşam boyu topladığı sanat eserleriyle ve iyi kitaplarla döşenmiş inziva evleri-konaklama birimleri, tatilde bir-iki günden fazla kalmak isteyecekler için ideal konforda ve rahatlıkta. Yakınlarda bar vb. yerler yok. En feci gürültü kaynağı kuş ya da kümesteki tavukların sesleri… Rustik üslupta ‘’ev sıcaklığı’’ ile döşenmiş HerbaFarm’ın konaklama birimleri şöyle ayrıntılarla bezeli:
Ana binada; gerçekten uçsuz bucaksız bir manzarada, direkt havuz kenarında, iki ayrı bağımsız girişli oda bulunuyor. Burada konaklayan konukları; onlara özel sonsuzluk havuzu, oturma salonunun güzel bir şöminesi, sayısız kitap ve ferah bir açık bir mutfak bekliyor. Dileyen misafirler, HerbaFarm’ın mihenk taşı olan, Babakale’ye yıllar evvel gelin gitmiş, yetenekli ve becerikli Naciye Hanım’ın hünerli elleriyle hazırladığı özel kahvaltı ve akşam yemeği servislerinden de yararlanabilir. Hem bu konuda hem evcil hayvan prosedürleri konusunda hem de konaklama fiyatları konusunda iletişime geçmeniz en doğrusu. Telefon numaraları: 0 532 214 07 56. HerbaFarm Taş Ev ve HarbaFarm Loft Ev ise; ana yapıdan tamamen bağımsız ve izole iki ayrı stüdyo daire. İyi döşeli yatak odası, salonu, kendilerine ait verandası/oturma alanı, banyosu, çamaşır makinesi, kurutma makinesi ve tam teçhizatlı mutfağı var.
HerbaFarm Troy’un hemen dibindeki yamaçtaki patikadan aşağı makiler, kaparilerin arasından küçük, özel, ıssız bir koya iniliyor. Dileyen 200 metre uzaklıktaki Babakale Limanı’nından denize girmeyi tercih edebilir. Herkese açık sahilde; rattan şemsiyeler altında keyifle oturuluyor, yüzülüyor. Yanınıza mutlaka deniz ayakkabınızı ve şınorkelinizi almanızı tavsiye ederiz.
HerbaFarm’ın çevresi ilginç. Edremit Körfezinin kademe kademe dağlarla çevrili eşsiz perspektifine hakim Babakale, daha çok eski bir kasaba olan Karadağ’ın iyot kokulu eski bir mahallesi Rose havasında gibi. Yarı metruk, niteliği belirsiz yapıların arasında dolaşabileceğiniz gerçekten büyülü bir yer burası. Turizmin elinin girmiş olmasına rağmen, her şey ‘’turizm öncesi’’ gündelik hayat ritminde varlığını sürdürüyor sanki. İnsanlar sakin, esnaf muhabbeti seviyor. Şansınız yaver giderse, köy meydanındaki köy düğünlerine denk gelebilirsiniz burada. Balık tutmak da mümkün Babakale’de. Ama kim uğraşacak diyorsanız, gerçekten çok uygun fiyatlara, harikulade lezzetli deniz balıkları yiyebilirsiniz. Babakale’nin Su Ürünleri Kooperatifi’ne de uğramalısınız mutlaka! Köylü kadınların derneğinin mutfağında da harikulade lezzette ev yemekleri çıkıyor her gün! Bir başka alternatif; limandan bir kayığa atlayıp, körfezin çivit mavisi sularına açılmak ne büyük bir mutluluk!...
Babakale’nin tarihi… Bir zamanlar korsanların uğrak yeri olan Babakale’ye, bir deniz seyahati sırasında fırtınaya yakalanarak sığınan Sultan III. Ahmet, korsanlardan bıkıp usanan köylüleri korumak için bir kale yaptırmış. (1723) Kalenin yapımı için çıkarılan fermanda, memleketin dört köşesindeki mahkumların Babakale'deki çalışmalarından sonra serbest bırakılacakları vaat edilmiş. Osmanlıların en son inşa ettiği kale olan Babakale, son yıllarda yapılan restorasyon sayesinde dimdik ayakta, mutlaka vakit geçirmelisiniz burada… Aynı zamanda, Babakale, boynuz saplı el yapımı bıçaklarıyla ünlü. 300 senelik geçmişi var bu mesleğin köyde. Yanınızda götürmek isteyebileceğiniz değerli işler bulacaksınız bu köyde…