Laika Sığacık
Sığacık’ta Sığınacak Bir Yer: Laika
Sığacık’a ilk adım attığımda içimden “İzmir’in bu köşesi bana biraz fazlasıyla huzur dolu gelmedi mi?” dedim. Sonra hatırladım; burası Seferihisar, Türkiye’nin ilk “Cittaslow”u, yani dünyadaki o nadir yavaş şehirlerden biri. Zaten bölgenin adı da boşuna “Sığacık” değilmiş; Osmanlı donanmasının fırtınalardan saklandığı, limanına sığınıldığı bir yer… Bir yanıyla tarihten süzülen bir sığınak, bir yanıyla bugünün gürültüsünden kaçanların sığınağı. İtiraf edeyim, kendimi biraz bu ikinci kategoriye soktum.
Konakladığım yerin adı Laika Sığacık. İsmi, 2020’de yaşanan tsunami sırasında hayatını kaybeden Laika Teyze’den geliyor. Tesisi işleten Uğur Dik, bu hikâyeyi o kadar içten anlattı ki, daha kapıdan girer girmez mekâna bir otel değil, biraz da hatıralarla dokunmuş bir ev gibi bakmaya başladım. O an kafamda Attila İlhan’ın dizeleri çınladı: “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var; yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine.” Burada bir ağaç gibi kök salmış bir yaşam var; insan kendini tek başına değil, bir hikâyenin parçası gibi hissediyor.
Laika Sığacık gayet konforlu, ferah ve aynı zamanda samimi bir tesis. Odalar geniş, dört kişiye kadar konaklanabilecek şekilde düzenlenmiş. Kaleiçi’nin en sakin sokağında yer alıyor. Bir gün şamata isterseniz, sokak başını dönüyorsunuz; ertesi gün huzur derseniz, odanıza çekilip kalabalığın sesini dışarıda bırakıyorsunuz. Bu arada kahvaltı yok, ama buna üzülmek yerine sevindim diyebilirim; çünkü çevrede öyle çok lezzet var ki, uykumu bölüp erken kalkma bahanesi buldum.
Lezzetlerden söz açılmışken… Laika’nın kendi restoran kısmında “gizli tarifli Laika mezesi” diye bir şey var ki, sırf bu yüzden buraya yeniden gelirim. Üzerine kağıtta levrek mi istersiniz, yoksa kremalı istiridye mantarı mı? Hepsi masaya yayılınca, kendinizi bir “Ege sofraları belgeseli”nde gibi hissediyorsunuz. Bir gün La’ Dude Art & Cafe’de zeytinyağlı enginarı denedim, bir başka gün Kaleiçi pazarında köylü teyzelerin el açması otlu gözlemelerini… Midem, “Ege, ben sana aşığım” diye haykırıyordu.
Akşamları ise Laika’da bazen canlı müzik, bazen NO.17’de dans, bazen Bonn’da tatlı bir sohbet… Burası gençlere, genç kalanlara ve ruhu genç kalmak isteyenlere gayet uygun. Ben daha çok “yarı genç” kategorisinde olduğum için, bir akşam eğlencede kalıp ertesi sabah Kaleiçi’nin taş sokaklarında kahvemi yudumlamayı seçtim.
Peki bölgede ne yapılır? Kaleiçi’nde Pazar günleri kurulan pazar var; hem alışveriş, hem fotoğraf, hem de sohbet için birebir. Tarih meraklısıysanız Teos Antik Kenti’ni mutlaka görün. Biraz bağ evi gezisi, biraz tekne turu, biraz da sahilde dalgaların ritmini dinlemek derken, günler birbirini usulca kovalıyor. Nisan, Mayıs, Eylül, Ekim ayları sakin tatilciler için biçilmiş kaftan. “Ben kalabalık severim” diyorsanız, yaz tam size göre.
Bu arada önemli bir bilgi; otel 7 yaş üstü misafir kabul ediyor, evcil dostlara uygun değil.
Yani daha çok yetişkinlerin, çiftlerin, arkadaş gruplarının ve gastronomi meraklılarının yeri.
Dönüş yolunda kendime şunu sordum: “Sığacık mı bana iyi geldi, ben mi Sığacık’a?” Cevabı hâlâ bulamadım ama içimden geçen şu oldu: “Bir sığınak lazım olduğunda, yeniden buraya gelirim.
İzmir Sığacık otel, Sığacık otel, Sığacık Kaleiçi otelleri, Laika Sığacık, Sığacık restoran önerileri, Seferihisar Cittaslow, Teos Antik Kenti, İzmir tatil önerileri, Ege sahil kasabaları.