
Issızlık Dediğin Aslında Ruhuna İyi Gelen Bir Sihir: Astipalaia Adası Günlüğü
Issız bir ada hayal edin… Ama “o kadar da ıssız olmasın” dediğiniz bir ada. Astipalaia işte tam bu ince çizgide duruyor: Ne tamamen yalnız, ne de kalabalığın karmaşasında kaybolmuş. Buraya geldiğinizde tuzlu suyla nefes almayı, dalgaların sessiz melodisini dinlemeyi ve yediğiniz her lokmanın tadını bütün hücrelerinizde hissetmeyi öğreniyorsunuz. Astipalaia, sıradan bir tatilden çok daha fazlasını sunuyor; burası bir durak, bir mola, bir yeniden doğuşun adası. Boşuna değil, “kelebek adası” diyorlar ona. Çünkü her köşesi, ruhunuza hafif bir kanat açtırıyor.
Adaya ayak bastığınız anda, kendinizi bir masalın içinde buluyorsunuz. Beyaz badanalı evler, mavi pencereler ve güneşin yumuşak ışığıyla örülmüş sokaklar… Astipalaia ne Patmos gibi ruhani bir derinliğe sahip, ne de Mykonos kadar gösterişli. O, sadeliğiyle büyüleyen bir ada. Ve işte bu sadelik, çok uzun zamandır ihmal ettiğiniz kendinize yeniden kavuşmanızı sağlıyor. Küçük havalimanına indiğiniz ilk anda sessizlik öyle yoğun ki, adeta duyularınızın her birini uyandırıyor. Dalgaların ve rüzgarın hafif melodisiyle birlikte, kalabalığın gürültüsünden uzak bir nefes alıyorsunuz. Alternatif olarak, Bodrum’dan Kos’a kısa bir feribot yolculuğu ve ardından 1.5 saatlik manzaralı bir geçişle de adaya ulaşmak mümkün. Yol boyunca Ege’nin mavisi sizi kucaklıyor ve adaya adım attığınızda tüm yorgunluğunuzdan arınıyorsunuz.
Adanın kalbi Chora’ya vardığınızda, bembeyaz evlerin arasında tüm görkemiyle yükselen Venedik kalesi sizi selamlıyor. Dar sokakların arasından hafif bir yokuş tırmandığınızda, bir anda tüm ada ayaklarınızın altına seriliyor. Denizin mavisiyle birleşen beyaz evler, rüzgârda dalgalanan begonviller ve ufukta kaybolan küçük balıkçı tekneleri… O manzarayı gördüğünüzde, aslında tatil başladığı anda “yavaşlamaya” çoktan ikna oluyorsunuz. Chora’dan aşağıya indiğinizde seçenekler çok: İster bir kumsalın sessizliğine bırakın kendinizi, ister gölgeli bir masada uzo eşliğinde sohbetlere dalın ya da dar sokaklarda kaybolun. Her bir seçim, sizi biraz daha adanın ritmine yaklaştırıyor. Livadi Plajı, adanın en bilinen plajlarından biri olsa da hâlâ dinginliğini korumayı başarıyor. Eğer “biraz insan olsun ama kalabalığa da girmeyeyim” diyorsanız tam da aradığınız dengeyi sunuyor. Sıcak kumların üstünde kitabınızı okurken, arada denize girip serinlerken zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorsunuz. Deniz pırıl pırıl, meltem hafif… Burada vakit geçirmek, aslında kendinize ayırdığınız en sade ve en kıymetli anlardan biri oluyor.

Astipalaia Adası Yemek Önerisi
Astipalaia’da yemek yemek, sadece karnınızı doyurmak değil; denizin, tuzun, rüzgârın ve adanın ruhunun bir parçası haline gelmek demek. Burada her lokma, manzarayla birlikte hafızanıza kazınıyor. Para Thin Alos, denizin kıyısında, neredeyse dalgaların içinde kurulmuş bir mekân. Bir adım attığınızda ayağınız suya değiyor, bir diğer adımda masanıza ulaşıyorsunuz. Menü sade, yerel, gösterişsiz ama tam da bu yüzden unutulmaz. Burada yemek yerken aslında denizle beraber nefes alıyor, dalgaların ritmiyle çatalınızı kaldırıyorsunuz. Biraz ileride Maltezana sizi karşılıyor. Hem kıyıdan hem de tekneyle ulaşılabilen bu küçük balıkçı köyü, sanki zamanın biraz daha yavaş aktığı bir yer. Ufak iskelesinde yürürken, sessizlik size eşlik ediyor. Balıkçı Adonis, sadece günün en taze balığını sofranıza getirmiyor; aynı zamanda adanın saklı plajlarına rehberlik ederek size başka bir kapı açıyor. Burada yemek, bir öğünden çok daha fazlası: küçük bir keşif, bir sır paylaşımı gibi. İşte o iskelenin ucunda Almyra restoran var. Masanıza oturduğunuzda ayaklarınız neredeyse suya değiyor. Tarama burada bambaşka bir boyut kazanıyor; bildiğiniz hiçbir sunuma benzemiyor. Bir lokma aldığınızda tuz, limon ve denizin kendine özgü kokusu birleşip damağınızda uzun süre kalıyor. Kalamar ise... belki başka yerde yediniz, ama burada denize bu kadar yakın otururken, onun tadı neredeyse karşılaştırılamaz hale geliyor. Sonra, asıl vurucu an geliyor: Vatses ve Kaminakia koylarına tekneyle vardığınızda. Telefon çekmiyor, gürültü yok. Küçük yerel işletmeler, fazlalıktan uzak, saf ve basit lezzetler sunuyor. Kumlar ayaklarınıza dokunurken, önünüzde sadece deniz ve gökyüzü... Bir tabak Greek salata, belki yanında taze ızgara balık… O an fark ediyorsunuz: aslında hiçbir şey eksik değil. Belki sevdiğiniz yanınızda, belki yalnızsınız. Ama kesin olan şu ki, burada evrenle bütünleşiyorsunuz.
Astipalaia Adası Tatlar: Sakinlik Gibi Hafif
Astipalaia’da sofraya oturduğunuzda, bir tabakta neyin eksik olduğunu değil; aslında neyin fazla olmadığını fark ediyorsunuz. Burada her şey ölçülü, sade ve olması gerektiği kadar. Kabak çiçeği dolmasının narinliği, közde pişmiş taze ahtapotun tuzlu deniz kokusu, çeşit çeşit kuzu etli yemeklerin doyurucu ama dengeli tadı… Üstüne adanın kendi balı ve lorla yapılan basit ama unutulmaz bir tatlı geldiğinde, aslında bütün hikâyeyi anlıyorsunuz: Fazlalığa yer yok, sadeliğin kendisi bir şölen. Her restoranda aynı dinginlik ve aynı özen sizi karşılıyor. Tabaklarda büyük sunumlar, süslemeler yok; ama her lokma, hafızanızda kocaman bir iz bırakıyor. Gösterişsiz ama kalıcı, sakin ama güçlü bir deneyim bu.
Astipalaia Adası Ne Kattı Bana?
Astipalaia bana şunu hatırlattı: “Bir şey yapmadan da var olabilirim.” Burada zaman, yapılacak listelerinin, telaşların ve planların ötesine geçiyor. Sadece oturmak, denizi izlemek, rüzgârın saçlarınıza dokunuşunu hissetmek bile anlamlı oluyor. İtalyanların “dolce far niente” dediği, hiçbir şey yapmadan geçen zamanın tatlılığı burada kendine bir Yunanca karşılık buluyor. Çünkü Astipalaia’da hayat, sessizliği dinleyerek; basit bir yemekle, küçük bir yürüyüşle veya hiçbir şey yapmadan geçen bir günle de tamamlanıyor. Ve belki de en önemlisi, bunun yeterli olduğunu öğreniyorsunuz. Issızlık korkutmadı, aksine içimdeki sesleri daha net duymamı sağladı. Ve belki de en güzeli, her şeyin yeterince olduğu bir yerde “daha fazlasına” hiç ihtiyaç duymadım.

Küçük Notlar
Ulaşım:
Sky Express ile Atina’dan direkt uçuşlar mevcut. Feribotla ulaşım için Bodrum–Kos ve ardından Kos–Astipalaia hattı kullanılabilir. Sezon takvimine göre kontrol edilmesi önerilir.
Konaklama:
Maltezana’daki Akroti oteli: yenilenen odaları, denize terasa iki adım oluşu ve huzuruyla öne çıkıyor.
Süre:
3-4 gün iyi bir başlangıç. Ama 1 hafta kalınca ada sizi daha çok içine alıyor.
İpucu:
Gün batımında Castro Bar’ın terasında bir kahve ya da kokteyl alın. Sonsuzluk noktasında olduğunuzu hissedecek, her şey için tekrar şükredeceksiniz.
"Issızlık, korkulacak bir yalnızlık değil… Ruhuna en çok iyi gelen sade bir şifa hali olabilir." Astipalaia bunu fısıldıyor kulağınıza. Belki de siz de orada bunu hatırlamak için varsınız.