Santorini’de İki Gün, Sonsuz Hatıra: Bir Dosttan Tatil Hikayesi
15 saat önce 7 görüntülenme

Santorini’de İki Gün, Sonsuz Hatıra: Bir Dosttan Tatil Hikayesi

 Geçen yaz Santorini’ye uçtum; fotoğrafını Instagram’da görünce “Evet, acilen gitmeliyim!” dediğim yerlerin başında geliyordu. Size, o büyülü iki günümü anlatayım, çünkü yaz tatilini biriktirenler, güneşin tadını alanlar, kalpleri dinlenenler… buraya bakın lütfen, ilham gelsin! Oia’da gün batımını izlerken, denizin üzerinde parlayan turuncu ışıklar ve kubbeli evlerin beyazlığı insanın içini ısıtıyor. Dar sokaklarda yürüyorsunuz, her köşe ayrı bir sürpriz gibi; minik kafeler, rengarenk kapılar, sanki adanın kendisi sizi kucaklıyor. Akrotiri’nin sessizliği ve Fira’nın hareketliliği arasında dolaşırken, her durak bir başka hikaye fısıldıyor. Taze balık ve yerel mezeler, özellikle fava ve tomatokeftedes, yemekleri sadece karın doyurmak değil, hatırlamak için özel kılıyor. Santorini’ye adım attığınız anda, kendinizi keşfederken bir yandan dinlenmiş hissediyorsunuz. Burası sadece bir ada değil, kısa bir kaçamak, ruhun biraz hafiflemesi için bir yer. Ada küçük olduğu için feribotla ya da araç kiralayarak rahatça keşfedebilirsiniz. Mayıs-Ekim ayları en canlı sezon olsa da, Kasım-Nisan arasında daha sakin ve uygun fiyatlı bir tatil deneyimi yaşayabilirsiniz. Geçen yaz Santorini’ye uçtum; fotoğrafını Instagram’da görünce “Evet, acilen gitmeliyim!” dediğim yerlerin başında geliyordu.

Santorini

1. Gün: Oia Gün Batımı & Fira’nın Hafif Kaosu

Güne gözlerimi açtığımda, odanın penceresinden baktım ve Santorini’nin o meşhur manzarasıyla karşılaştım; bembeyaz evler, mavi kubbeler, dar taş sokaklar… Sabah ışığı her şeyi altın rengine boyamış gibiydi. İlk işim, Fira’dan Oia’ya uzanan yaklaşık on kilometrelik yürüyüş rotasına çıkmak oldu. Adım adım ilerlerken, denizin mavisi ve kayalıkların dik yamaçları eşliğinde yürümek nefes kesici bir deneyimdi. Sanki etrafımda zaman yavaşlamış, her köşe bir kartpostal karesi gibi önümüze serilmişti. Yolda sık sık durup fotoğraf çektim, hafif tebessüm ettim, yorgunluk kelimesi aklımdan bile geçmedi.

Oia’ya vardığımda öğle güneşi sokakları aydınlatıyordu. Dar sokaklarda kaybolmak, taş zeminin çıtırtısı eşliğinde yürümek, gizli kafelerde durup limonata yudumlamak bana ayrı bir keyif verdi. O an küçük detayları fark ettim: balkonlara asılmış rengarenk çiçekler, sokakta oynayan çocukların gülüşleri ve kapı önünde sohbet eden yaşlıların sessiz tanıklığı. Öğle yemeği için durduğum kafede, menüye göz gezdirirken prosciutto ve yerel mezeleri denemek istedim. Tatlar öyle taze ve samimiydi ki, her lokmada adanın ruhunu hissedebiliyordunuz.

Akşamüstü yaklaşırken, Oia’nın ünlü gün batımı noktasına yürüdüm. Güneş yavaş yavaş denizin üzerine süzülüyor, gökyüzü turuncu, pembe ve mor tonlarına bürünüyordu. Orada toplanan insanlar, sessizlik içinde birbirine bakıyor ve doğanın bu anına saygıyla tanıklık ediyordu. İçimden katıldım adeta bu sessiz alkışa. Manzara öylesine büyüleyiciydi ki, etraftaki fotoğraf makineleri ve telefonlar yetersiz kalıyor, insan sadece gözleriyle ve kalbiyle yakalamak istiyordu. O an düşündüm; burası bir film seti olamaz, çünkü buradaki gerçeklik, hiçbir efektle yaratılabilecek türden değil. İnsan kendini, bir parçacığı olduğu bu muhteşem doğa sahnesinde kaybolmuş ama aynı zamanda çok canlı hissediyor.

Santorini Oia Gün Batımı

2. Gün: Plajlar, Fira Keyfi & Tarihin Kucağı

İkinci gün, tatilin deniz ve kültürle harmanlanan kısmına ayırdım. Sabah güne başlarken, güneşin hafif sıcaklığıyla birlikte plaj sezonunun açıldığını fark ettim ve kendimi Ege’nin serin sularına bırakmak için sabırsızlandım. İlk durağım Kamari Plajı oldu. Burası sakin ve düzenliydi; şezlonglar dizilmiş, şemsiyeler gölgelik yapıyor, yan tarafta tatlı kafeler masalarını hazırlamıştı. Plajın hafif “lay lay lom” havası insanı rahatlatıyor, adeta tüm hafta yorgunluğunu bırakıp sadece dalgaları izlemek istiyordunuz.

Santorini Kamari Plajı

Bir sonraki durak Perissa, özellikle siyah çakılları ve serin deniziyle beni etkiledi. Plaj boyunca sıralanan kafeler, denizin enerjisiyle birleşince “denizin düğün salonu” gibi bir atmosfer oluşturuyordu. İnsan yürüdükçe, denizden gelen hafif rüzgar ve taşların çıtırtısı eşliğinde kendini adada, zamanın yavaş aktığı bir dünyada gibi hissediyordu. Red Beach ise tamamen farklı bir deneyim sundu; kırmızı ve siyah kumlar, sanki Uzakdoğu filmlerinden çıkmış sahneler gibiydi. Yalnız iniş biraz dikkat gerektiriyordu; kayalık bir patikadan aşağı inmek gerekiyordu ama o ilginç renklerin ve manzaranın tadı her adımı hak ediyordu.

Santorini Perissa

Öğle yemeğini plajın hemen kenarındaki bir tavernada yedim. Deniz sonrası taze bir souvlaki siparişi verdim ve garson o kadar neşeliydi ki, “Yeter, şu ana kadar yemeği anlat kendin yut!” diyerek beni gülümsetti. Yemek, denizin tuzu ve güneşin hafif sıcaklığıyla birleşince basit bir öğle yemeği bile unutulmaz bir anıya dönüştü.

 souvlaki

Öğleden sonra Fira’ya döndüm. Şehrin beyaz taş evleri ve labirent gibi sokakları arasında yürürken kalabalık turist grupları arasında kaybolmak mümkün ama oradan geçip hayran kalmamak imkansızdı. Her köşe, deniz manzarasına açılan küçük bir pencere gibiydi ve insanı keşfetmeye davet ediyordu. Fira’nın ardından Akrotiri’deki antik kalıntıları gezmek, adanın tarihine dokunmak gibiydi. Yürüdükçe taşların üzerinde geçmişin sessiz hikayelerini duyar gibi oldum; burada zaman farklı akıyor, deniz ve tarih adeta iç içe geçiyordu.

Santorini Fira

Santorini’de Yeme-İçme Önerileri

Santorini’de yemek ve içmek, adayı keşfetmenin en keyifli yanlarından biri. Sabahları küçük bir kafeye oturup “yorgunastar” demek, güne başlamak için harika bir ritüel. Ev yapımı böreklerin sıcaklığı, taze peynir ve zeytinlerin lezzeti, yanında sunulan reçellerin hafif tatlılığıyla birleşince kahvaltı adeta bir mutluluk kutlamasına dönüşüyor. Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıkmak veya plaj yoluna dalmak, midede hafif bir keyif bırakıyor ve günün devamı için enerji veriyor.

Öğle saatlerinde, plaj kenarındaki tavernalardan birine oturmak, deniz manzarasıyla birlikte yemek yemenin tadını bambaşka kılıyor. Mezelerin çeşitliliği ve taptaze tzatziki, hafif bir esinti eşliğinde sunuluyor. Masada otururken dalgaların sesi ve güneşin ışığı, yemeği sadece karın doyurmak değil, anın tadını çıkarmak için unutulmaz kılıyor.

Akşamları ise manzaralı bir taverna, günü tamamlamak için ideal. Oia veya Fira’da, kalenin ya da denizin hemen yanında oturup ahtapot, gulet balığı ve yanında Assyrtiko şarapla yemek, Santorini’nin ruhunu hissettiriyor. Arkadaşımın önerdiği küçük barlardan birine uğrayıp günün sohbetini paylaşmak, hafif müzik eşliğinde kendinizi tamamen adaya bırakmak mümkün oluyor. Bu yerler sadece manzarayla değil, cüzdanı da yormayan narin fiyatlarıyla, akşamı keyifle kapatmanızı sağlıyor. 

Santorini’de Yeme-İçme Önerileri

Santorini’de Konaklama Önerileri

Santorini’de konaklamak, adayı keşfetmenin en keyifli yollarından biri. Bembeyaz evler ve mavi kubbelerin arasında, sabah güneşinin odanıza dolduğu bir yer bulduğunuzda, tatilin huzuru daha kapıdan girdiğiniz anda başlıyor. Bazı otellerin terasından gün doğumunu izlerken kahvenizi yudumlamak, küçük bir mutluluk ritüeli gibi. Kimi konaklama yerleri sahile yakın, denizin sesi eşliğinde uyanmanızı sağlarken, kimi butik oteller dar sokaklarda gizli, adanın sakinliğini hissettiriyor. Seçim yaparken konfor kadar manzara ve atmosfer de önem kazanıyor; çünkü Santorini’de kalmak sadece bir geceyi geçirmek değil, adanın ruhunu hissetmek demek.

Canaves Oia Suites: Oia kayalıklarında tünemiş lüks Canaves Oia Suites yer almaktadır. Son derece güzel ve zarif eşsiz bir yer... Suitlerin çoğu yenilenmiş 17. yüzyıl mağara evleridir. Otelin adı Canaves, tam olarak bu anlama geliyor... Mağara Evler. Canaves Oia Suites, beyaz ve çağdaş bir tarzda tasarlanmış ve dekore edilmiş eşsiz bir zenginlik mekânıdır. Balkonlar Caldera'nın muhteşem manzarasını sunar ve özel havuzunuzda saf rahatlama anlarının tadını çıkarabilirsiniz. 

Canaves Oia Suites

Sienna Eco Resort: Santorini'deki Exo Gialos Thiras'ta yer alan şık dekora sahip geleneksel villalar, Ege Denizi ve bahçe manzaralıdır. Tesis bünyesindeki otopark ve tüm alanlarda WiFi erişimi ücretsizdir. Sienna'nın tümü toprak renkleriyle dekore edilmiş karo zeminli villalarında klima, beyaz ahşap mobilyalar, oturma odası, yemek alanı ve tam donanımlı mutfak mevcut

Sienna Eco Resort:

Türkiye'den Santorini'ye Nasıl Gidilir & Feribot Ücretleri?

Türkiye’den Santorini’ye gitmek için tek bir yol yok, biraz planlama ve aktarma gerekiyor. Direkt uçuş bulunmadığı için genellikle Atina üzerinden gidiliyor. İstanbul ya da İzmir’den Atina’ya uçakla geçip, oradan Santorini’ye 45 dakika süren kısa bir iç hat uçuşuyla ulaşmak en pratik seçeneklerden biri. Yaz aylarında bazı Avrupa şehirlerinden aktarmalı uçuşlar da bulmak mümkün.

Deniz yolunu tercih edenler için ise farklı rotalar var. Türkiye’den Santorini’ye direkt feribot olmadığı için önce yakın Yunan adalarına geçmek gerekiyor. Mesela Çeşme’den Sakız Adası’na feribotla gidip, oradan Atina’nın Pire Limanı’na geçebilir, ardından Santorini’ye günlük feribot seferlerinden birine binebilirsiniz. Bir başka rota da Bodrum’dan Kos Adası’na geçmek; yaz aylarında Kos’tan Santorini’ye aktarmalı feribot seferleri bulunuyor.

Yunanistan içinde feribotla seyahat etmek oldukça keyifli ve manzaralı bir yolculuk oluyor. Pire Limanı’ndan Santorini’ye feribotla gitmek 5 ila 8 saat arasında sürüyor. Mykonos, Rodos, Sakız veya Kos gibi adalardan yapılan seferler ise daha kısa sürede varıyor. Yaz sezonunda sefer sayıları artıyor, bu da adalar arasında rahatça dolaşmayı mümkün kılıyor.

Türkiye’den Santorini’ye Nasıl Gidilir