
Gaziantep'te En Güzel Konaklama Otelleri
Gaziantep'te en güzel konaklama önerileriyle karşınızdayız! Yemekleriyle gönlümüzü fetheden, tarih kokan sokaklarıyla bizi yüzyıllar öncesine götüren Gaziantep, her ziyaretçisinin kalbinde iz bırakan şehirlerden biri. Güneydoğu Anadolu’nun bu kadim kentinde geçireceğiniz her gün, ayrı bir keşfe dönüşüyor. Zeugma Mozaik Müzesi’nde tarihin izlerini sürerken, akşamında fıstıklı bir baklavanın tadını damağınızda bırakmak, bu şehrin sunduğu sade ama güçlü deneyimlerden sadece biri. Bu yüzden, Gaziantep seyahatinizde kalacağınız yer de en az gezip göreceğiniz yerler kadar önemli. Çünkü iyi bir konaklama, bir şehri sadece görmekle kalmaz, hissetmenizi sağlar. Sabah gözlerinizi şehrin eski taş evlerine karşı açmak, kahvaltınızı yöresel lezzetlerle süslemek, o günü bambaşka bir keyfe dönüştürebilir. Biz de sizler için, Gaziantep’te konforlu ve konum olarak avantajlı otelleri bir araya getirdik. İster ilk kez gidiyor olun ister defalarca yolunuz düşmüş olsun, bu şehir her zaman yeniden keşfetmeye değer bir yer.
Gaziantep'te Nerede Kalınır?
- Anadolu Evleri
- Alibey Konağı
- Hışvahan Otel
- Sirehan Otel
- Zeynep Hanım Konağı
- Doğan Bey Konağı
Anadolu Evleri
Gaziantep’in kalbinde, kale çevresindeki dar sokaklardan birine saparsanız, karşınıza çıkan taş duvarlı bir yapı sizi yavaşlatır. Burası Anadolu Evleri. Bakırcılar Çarşısı'na, İmam Çağdaş’a ve şehrin en işlek noktalarına birkaç adım uzaklıkta, ama ruhu bambaşka bir zamana ait. Evlerin yapımında kullanılan taş, Antep’e özgü: “Havara” taşı. Çevredeki ocaklardan çıkarılmış, yumuşaklığı sayesinde kolayca şekillenmiş, ama asıl marifeti bu değil. Havara, yaz sıcağında serin, kış soğuğunda sıcak tutmasıyla, bu coğrafyada yüzyıllardır yapıların temel malzemesi olmuş. Anadolu Evleri de bu taşlarla örülmüş yüksek duvarların ardında, geçmişin mimarisiyle bugünün konforunu buluşturuyor. Zamanında mahremiyetin çok önemli olduğu bu coğrafyada, evler dışa kapanık, içe dönük bir şekilde tasarlanmış. Günlük yaşam, dışarıdan bakıldığında görünmeyen ama içeride yaşayanlar için huzurun merkezi olan avlularda geçermiş. Bu yüzden o avlulara “hayat” demişler. Bu evlerde sadece mimari değil, yaşam biçimi de incelikle dokunmuş. Odaların duvarları boyunca uzanan ahşap dolaplar, nacarlar, her şeyin yerli yerinde olmasını sağlamış. Sırıklı, işlemeli tavanlar, taş zeminler, halep sıvaları, küçük su havuzlarının, gane’lerin şırıltısı, oda içindeki kuyular, mutfağa yakın haznelerde saklanan ev yapımı reçeller, likörler, turşular hepsi bir yaşam kültürünün parçasıymış. Gaziantep'te bugün hala ayakta kalabilmiş 600’e yakın tescilli tarihi yapı var. Bu evlerin bazıları uzun yıllardır boş, bazılarıysa bambaşka amaçlarla kullanılıyor. Anadolu Evleri’ni oluşturan Yeğinoba ve Hanımevi isimli iki taş konak da bu tarihi mirasın bir parçası. Her biri 150 yılı devirmiş. Yıllar içinde unutulmuş, ama yeniden nefes alması için sabırla, emekle restore edilmiş. Anadolu Evleri, konuklarına sadece banyolu, klimalı bir oda sunmuyor. Ev sıcaklığı ve sessizlik sunuyor. Avluda çayınızı içerken kuş cıvıltılarını dinleyip, şehrin telaşını duymadığınız anlar oluyor.Toplamda 14 odası bulunan bu iki konakta ayrıca yemek odası, oturma salonları ve her mevsim huzur veren avlular var. Şehirle iç içe ama aynı zamanda şehrin gürültüsünden uzak. Sabah kalktığınızda yürüyerek birkaç dakikada kaleye, müzeye, çarşıya ya da en meşhur lokantalara ulaşabiliyorsunuz.
Alibey Konağı
Gaziantep’e gidenlerin çoğu ilk önce yemekleri anlatır, haklılar da ama bir de şehrin sokaklarında yürürken karşılaştığınız taş duvarlı, yüksek tavanlı konaklar var ki, size bu şehrin sadece damak lezzetiyle değil, ruhla da yaşandığını hatırlatıyor. Alibey Konağı tam olarak böyle bir yer. Kale neredeyse yanı başınızda duruyor. Bakırcılar Çarşısı’na, meşhur İmam Çağdaş’a yürüyerek gidebiliyorsunuz. Merkezde olmak büyük bir konfor ama burayı özel kılan sadece konumu değil. Konağın içine adım attığınızda ilk fark ettiğiniz şey sessizlik oluyor. Kalabalığın, gürültünün bir adım gerisinde kalmışsınız. Bu konakta kalan pek çok kişi gibi siz de başta “sadece bir otel” diye düşünebilirsiniz. Birkaç saat geçmeden fikriniz değişir. Sabah kahvaltıya indiğinizde, elinizde dumanı tüten bir çayla taze yapılmış sıcacık börek ve katmeri tattığınızda, “evet burası başka” dersiniz. Burayı anlatan bir misafir şöyle demiş: “Kendimi otelde değil, evimde gibi hissettim.” Haksız da değil. Odalar sade ama özenli. Ahşap tavanlar, taş duvarların arasına serpiştirilmiş küçük detaylar, her şey sanki sizi biraz durdurmak, biraz dinlendirmek için var. Bu da Gaziantep gibi hızlı akan bir şehirde büyük bir lütuf. Konağın geçmişi yüz yıldan eski. Her taşının, her penceresinin bir zamanı olmuş.Gaziantep'in tarihine, mimarisine ve insanına aynı anda dokunabileceğiniz nadir yerlerden biridir burası.

Hışvahan Otel
Gaziantep’te yürürken, bazı yapılar size sadece görüntüleriyle değil, taşıdıkları ruhla seslenir. Dar sokaklarda gezinirken bir anda bakır ustalarının ritmik sesi kulağınıza çalınır, taş duvarlar ise size fısıltılarla geçmişten sahneler sunar. Bu sessiz anlatıların arasında, kalenin hemen yanı başında yükselen Hışvahan Otel duruyor. Sade ama sarsıcı bir zarafetin, geçmişle bugünü buluşturduğu bir mekan. 500 yılı aşan geçmişiyle Hışvahan Otel, yalnızca bir konaklama değil, tarihin dokusunu iliklerinize kadar hissedeceğiniz bir deneyim yaşatıyor. Her taşı, her kemeri, her kıvrımı zamanın içinden süzülerek bugüne ulaşmış bu han, yüzyıllar önceki Gaziantep’in ticaret, kültür ve hayat ritmini hala içinde taşıyor. Geniş avlusuna adım attığınız anda şehir sesi geride kalır, yerini taşlara sinmiş bir dinginliğe ve zarafete bırakıyor. İçeriye girdikçe, modern konforun ince bir zarafetle geçmişin mimarisine eşlik ettiğini fark edersiniz. Her bir oda, ruhu olan bir mekan olduğu kadar dinlenmek için de adeta bir sığınak gibi. Geleneksel el işçiliğiyle bezenmiş detaylar, sade ve doğal malzemelerle birleşirken, odalarda sizi karşılayan huzur hiçbir kelimeyle tam olarak tarif edilemez. Burası, zamanın akışını yavaşlatan ender yerlerden. Buraya gelen herkes, şehri bir başka gözle görür. Burası, Gaziantep’in sadece görünen yüzünü değil, saklı kalmış yanlarını da gösteriyor. Tarihle temas etmek, bir avluda kuş sesleri eşliğinde çay içmek ya da gözlerinizi taş duvarlarda gezdirirken geçmişin izini sürmek istiyorsanız burayı deneyimlemelisiniz. Hışvahan’da kalmak, geçmişi duyumsamak, bugünü sindirmek ve hayatın o ağır ama güzel ritmini yeniden yakalamak demek.

Şirehan Otel
Şirehan Otel, göğe yükselen taş duvarları, görkemli kapısı ve geniş avlusuyla sadece bir otel değil, bir zaman geçididir burası. Tarihin içinden bugüne ulaşan bu eski kervansaray, İpek Yolu’nun en önemli duraklarından biri olmuş, uzak diyarlardan gelen tüccarların, gezginlerin uğrak yeri olarak yüzyıllarca hizmet vermiştir. Şirehan, sadece Gaziantep için değil, bölge tarihinin önemli tanıklarından biridir. Mezopotamya ile Akdeniz arasında uzanan bu coğrafya, binlerce yıl boyunca uygarlıklara ev sahipliği yaptı. Gaziantep ise bu hareketli geçiş yollarının tam kalbinde yer aldı. Eskiden hanlar şehrin ticari kalbi olurdu, Şirehan da bu kalbin en güçlü atışlarından biriydi. Günümüzde ise restore edilerek şehrin kültürel belleğini yaşatan bir konaklama alanına dönüştü. 2013 yılında yeniden hayata kazandırılan Şirehan Otel, konuklarını sadece modern bir otel konforuyla değil, tarihle çevrili bir atmosferle de karşılıyor. 111 odası, 200 yatak kapasitesi, özel tasarımlı suitleri ve zarif bir kral dairesiyle bireysel ve kurumsal konaklamalar için ideal. Otelin içinde yer alan beş ayrı toplantı salonu ve geniş balo salonu ise özel davetler, düğünler ya da organizasyonlar için eşsiz bir ortam yaratıyor. İki ayrı geniş avlusu, Gaziantep güneşiyle ısınan taş zeminleri ve etrafını çevreleyen revaklarla çevrili. Bu avlularda akşamüzeri bir çay içmek, sabah kahvaltınızı taş duvarlar arasında yapmak, sessiz ama derin bir huzur bırakıyor insanda. Yaz aylarında burada yapılan düğünler, kokteyller ve kültürel etkinlikler de meknın ruhunu bugüne taşıyor. Şirehan Otel, sadece konaklayacak bir yer değil, geçmişin gölgesinde bugünü yaşamak isteyenler için bir durak. İnsana “iyi ki buraya gelmişim” dedirten ender mekanlardan biri. Gaziantep’e yolunuz düşerse ve kalacağınız yer size sadece yatak değil, anlam da katsın istiyorsanız tercihiniz burası olabilir.

Zeynep Hanım Konağı
Gaziantep’in eski mahallelerinden biri olan Bey Mahallesi'nde, taş sokakların arasında yürürken, sizi zamanda geriye taşıyan Zeynep Hanım Konağı beliriyor karşınızda beliriyor. Bu konak, sadece taş duvarlardan, cumbalı pencerelerden ibaret bir yapı değil, bir yaşam biçiminin, bir kültürün, bir geçmişin bugüne uzanan zarif bir hatırlatması. Zeynep Hanım Konağı’nın asıl amacı, misafirlerine Gaziantep’in geleneksel evlerinde yaşanan o samimi, sıcak yaşamı hissettirebilmek. Bunu öylesine yapmıyor da her taşında, her detayında bu şehrin ruhu var. Konağın avlusuna adım attığınızda gürültüden uzaklaşıp taş duvarların gölgesine sığınıyorsunuz. İçeri girdiğinizdeyse sizi kucaklayan huzur, buranın bir otelden çok bir ev olduğunu adeta fısıldıyor. Gaziantep Tren İstasyonu’na yaklaşık 3 km, havalimanına ise 20 km uzaklıkta. Yani ulaşımı da son derece kolay. Asıl mesele ulaşmak değil, burada kalınca ayrılmak istememek. Her detayın özenle korunduğu ve restore edildiği bu yapı, geçmişle bugün arasında zarif bir köprü kuruyor. İçeride sizi 24 saat hizmet veren bir resepsiyon, tertemiz banyolar, sıcak su, ücretsiz otopark gibi konforlu olanaklar bekliyor. Bunlardan çok daha fazlası var: Bir ruh, bir hafıza ve içeri girdiğiniz anda sizi içine çeken o eski zaman duygusu… Yani bir yandan Gaziantep’i keşfederken, bir yandan da geçmişin içinde konaklamış oluyorsunuz.

Doğan Bey Konağı
Doğan Bey Konağı, ne abartılı bir gösteriş ne de turistik bir yer adeta olduğu gibi. İçeriye girdiğinizde sizi şaşırtan şey şatafat değil, dinginlik oluyor. Konak, Eyüboğlu Mahallesi’nde, şehrin merkezine oldukça yakın. Oyuncak Müzesi, Atatürk Evi, Gaziantep Kalesi gibi yerler yürüyerek rahatlıkla ulaşılabilecek mesafede. Ama belki de en kıymetlisi, konağın bulunduğu sokakların hala yaşanıyor olmasıdır. Turist kalabalığıyla değil, sabah bakkala giden mahallenin insanıyla karşılaşırsınız. Sıcakkanlı, sakin bir hayat sürüyor etrafta. Odaları sade ama ihtiyaç duyacağınız her şey düşünülmüş. Taş duvarlar arasında serin bir uyku, sessiz bir gece. Kahvaltı için acele etmiyorsunuz çünkü burada kimse zamanı kovalamıyor. Konağın iç avlusunda çayınızı yudumlarken bir plan yapmak bile istemeyebilirsiniz, sadece oturmak yetiyor bazen. Doğan Bey Konağı, lüks vaat etmiyor. Bunun yerine özenli bir konukluk sunuyor. Duruşuyla, yapısıyla, sokaktaki kedisiyle her şey bir bütün gibi. Fazlalıklardan arınmış, sakin ama özensiz olmayan bir deneyim.
Gaziantep’e geldiğinizde nerede ne yenir, nereler gezilir diyorsanız, tüm önerilerimiz için Gaziantep Gezi Rehberi yazımıza da göz atabilirsiniz.
Sıkça Sorulan Sorular
Gaziantep ile Antep arasında fark var mı?
Hayır, Antep, Gaziantep'in halk arasında kullanılan kısa adıdır. Resmi adı Gaziantep’tir ancak yerli halk ve birçok kişi kısaca Antep diyor.
Gaziantep'e hangi aylarda gidilir?
Gaziantep yılın her dönemi ziyaret edilebilir ancak yaz aylarında oldukça sıcak olabilir. En ideal zamanlar bahar aylarıdır (Nisan-Mayıs ve Eylül-Ekim). Bu dönemlerde hem hava daha ılımandır hem de şehirdeki tarihi yerleri gezmek daha keyifli olur.
Gaziantep’in neyi meşhur?
En başta Antep baklavası, katmer, lahmacun, küşleme ve Ali Nazik kebabı gelir. Ayrıca Bakırcılar Çarşısı ve Zeugma Mozaik Müzesi mutlaka görülmeli.
Gaziantep'e en yakın deniz kaç km?
Gaziantep’e en yakın deniz kıyısı, Hatay’ın İskenderun ilçesinde bulunur ve yaklaşık 150 km mesafededir. Araba ile 2 saatte ulaşmak mümkün.