
İstanbul’a Yakın 9 Otel Önerisi
Hafta sonu geldiğinde şehrin karmaşasından, trafik stresinden ve sürekli koşuşturmacadan biraz uzaklaşmak hepimizin ihtiyacı oluyor. İstanbul’a yakın oteller tam da bu noktada devreye giriyor; Sapanca’nın sakin göl manzarasından Heybeliada’nın dingin sahillerine, Ağva’nın nehir kenarından Bolu ve Maşukiye’nin yemyeşil yaylalarına, Yalova ve Bursa’nın termal ya da kış sporları imkânlarına kadar pek çok farklı seçenek sunuyor.
Kışın kayak tatili için Uludağ veya Kartalkaya favori durak olurken, sonbaharda rengarenk doğasıyla Sapanca, Maşukiye, Abant ve Yedigöller bir başka güzel. Yazın ya da kışın değişmeyen huzurlu atmosferiyle Şile ve Ağva da kısa kaçamaklar için ideal. Her mevsim ayrı bir keyif sunan bu oteller, hafta sonunuzu hem dinlendirici hem de keyifli bir tatil deneyimine dönüştürüyor. Daha fazla detay ve rezervasyon için otellerin web sitelerini inceleyebilirsiniz.
İstanbul’a Yakın 9 Otel Önerisi
- Cevizdibi Otel Maşukiye
- Ada Palas Hotel Büyükada
- Bağdat Resort Karamürsel
- Villa Fe, Çatalca
- Limak Thermal Hotel - Yalova
- Greenline Guest House, +12 - Ağva Istanbul
- Dessera Bağ Evi, Kırklareli
- Beta Home Göl Evi
- Pinomar Bungalows
Cevizdibi Otel Maşukiye
İstanbul’a sadece bir adım uzaklıktayer alan Cevizdibi Otel Maşukiye Kartepe’nin yemyeşil eteklerinde saklı bir huzur köşesi. Doğayla iç içe, samimi ve sıcak bir atmosfer sunan otel, uzun yıllardır Maşukiye’nin en çok tercih edilen adreslerinden biri. Burada konakladığınızda kendinizi bir otelde değil, adeta evinizdeymiş gibi hissediyorsunuz. Cevizdibi Otel, sadece doğa tatili yapmak isteyenlere değil, yoğun iş temposunun arasında küçük bir nefes molası arayanlara ya da verimli toplantılar planlayanlara da hitap ediyor. Ailecek yapılacak keyifli bir hafta sonu kaçamağı için de ideal. Otelin içinde yer alan Cevizdibi Yıldız Restaurant, her damak zevkine uygun zengin menüsüyle, özellikle yöresel tatları sevenlerin favorisi.Sapanca Gölü’ne yakın konumu sayesinde sabah yürüyüşleriyle güne başlamak, gün içinde tertemiz havada dinlenmek ve akşamları şömine başında keyif yapmak burada bambaşka bir deneyime dönüşüyor. Doğanın kollarında hem huzur bulmak hem de güzel tatlarla kendinizi şımartmak istiyorsanız, Maşukiye’deki Cevizdibi Otel'i tercih edebilirsiniz.

Ada Palas Hotel
İstanbul’un telaşlı kalabalığından sadece bir vapur yolculuğuyla uzaklaşıp, bambaşka bir dünyaya adım atmak mümkün. Büyükada’da, 110 yıllık tamamen ahşap bir köşkün içinde misafirlerini ağırlayan Ada Palas Hotel, nostaljiyle birlikte modern konforu aynı anda yaşatıyor. İçeri girdiğinizde sanki geçmişin zarafeti bugünün sıcaklığıyla el ele vermiş gibi bir his bırakıyor; “Hoş geldin, burada biraz da sen dinlen” diyor adeta. Yeme içme konusunda da misafirlerine esnek bir yaklaşım sunuyor; ister fix menüyle sofraya kurul, ister alakart menüden kendi seçimlerini yap. Her şey samimi, rahat ve evindeymiş hissiyle. Tabii ada sadece otelle sınırlı değil. Aya Yorgi Tepesi’ne çıkıp bütün adayı ayaklarının altına almak unutulmaz bir deneyim (evet, biraz yokuş var ama manzaraya kesinlikle değer). Reşat Nuri Güntekin’in yaşadığı evi ziyaret ederek küçük bir tarih yolculuğu yapabilir, bisiklete atlayıp adanın arka tarafında sahil boyunca keyifli bir tur atabilirsin. Çam ağaçlarının gölgesinde Dilburnu’nda biraz serinlemek, Lunapark Tepesi’nde gün batımını yakalamak ya da sadece bir bankta oturup Prens Adaları manzarasına dalmak da Büyükada’nın sunduğu küçük mutluluklardan. Peki ya deniz? Ada Palas deniz kenarında değil ama dert etmeye gerek yok; Yörükali ya da Nakibey plajlarından hangisini seçersen seç, ücretsiz servislerle sadece 15 dakikada kendini tertemiz denizde bulabilirsin.

Bağdat Resort
Şehir hayatının koşturmacasından kaçıp biraz nefes almak istediğinizde, yolunuzu dağların ve derelerin arasına gizlenmiş Bağdat Resort’a düşürün. Sabah kuş sesleriyle uyanıp tertemiz havayı içinize çekmek, gün boyu bol oksijenle ruhunuzu arındırmak için burası gerçekten birebir. İstanbul’a ve Bursa’ya yakınlığı sayesinde “çok uzaklara gitmeden doğa kaçamağı yapayım” diyenler için de harika bir adres. Nehir kenarında, tam da dağ evi tadında; huzurlu, sakin ve izole bir ortam. Her mevsimin ayrı bir güzelliği var burada. Kışın şömine başında sıcacık bir romantizm yaşarken, yazın havuza girip ormanda yürüyüşe çıkabiliyorsunuz. Konaklama seçenekleri de epey zengin; Hobbit Evler’den tutun bungalovlara, deluxe odalara, otel konseptine ve villalara kadar beş farklı birimden istediğinizi seçebiliyorsunuz. Çocuklu aileler için oyun alanı, yetişkin ve çocuk havuzu, dere kenarı ve kuş sesleri eşliğinde 10 km’lik yürüyüş parkuru da cabası. İçindeki restoranlarda da güzel vakit geçirilebiliyor. Menü daha da zenginleştirilebilir ama özellikle güveçte tavuğu çok beğeniliyor. Doğayla baş başa geçirilen bir günün sonunda sıcacık bir tabak yemeğin keyfi de ayrı oluyor. Buraya gelince sadece otelde kalmayın, çevreyi de keşfedin. Karamürsel sahilinde yürüyüş yapabilir, Oluklu Aşıklar Tepesi’nden manzarayı seyredebilirsiniz. Kısacası Bağdat Resort, şehirden kopmadan kafa dinlemek, temiz havayı doyasıya solumak ve biraz yavaşlamak isteyen herkes için ideal bir adres.

Villa Fe
Çatalca’nın yemyeşil doğasında, şehrin karmaşasından uzaklaşıp nefes alabileceğiniz Villa Fe sıcacık bir yer. Yeni havalimanına yaklaşık 45 dakikalık mesafede, doğayla bütünleşmiş bir dağ evi ve çiftlik burası. Sabahları açık büfe kahvaltısında çeşit çeşit peynirler, reçeller, köy ekmekleri sizi beklerken, dilerseniz bahçeden toplanan taze sebzelerle salatanızı hazırlatabilir ya da buradan organik meyve ve sebze satın alabilirsiniz. Burada sadece karnınız değil, ruhunuz da doyuyor. Güzel bir kahvaltının ardından tertemiz havada yapacağınız yürüyüşler, içinizi açıyor. Eğer yoga ile ilgileniyorsanız Villa Fe sizin için ayrı bir anlam taşıyabilir, çünkü burası sık sık yoga gruplarını ağırlıyor. Hatta isterseniz kendi grubunuzla gelerek bu huzurlu atmosferde özel bir program da oluşturabilirsiniz. Mutfakta ise şefin eli değmiş, hem klasik hem de özel diyetlere uygun (vegan, vejetaryen gibi) lezzetler sofranıza geliyor.

Limak Thermal Hotel
Yalova’nın yeşilin her tonunu barındıran doğasında, şifalı termal sularla buluşmak ve kendinizi şımartmak istiyorsanız, Limak Thermal Hotel'i tercih edebilirsiniz. Versay Sarayı’ndan esinlenen dekorasyonu ve kolonyal tarzla harmanlanmış iç mekanlarıyla burası, adeta bir zarafet adası gibi. Barok stili yansıtan mobilyalar, kadife perdeler ve cam avizeler, konforla estetiği birleştiriyor. Otelin göz alıcı odaları, her biri misafirlerin rahatını ön planda tutacak şekilde tasarlanmış ve tatilinizi unutulmaz kılacak detaylarla donatılmış. Limak Yalova Thermal Hotel, sadece görselliğiyle değil, sunduğu olanaklarla da öne çıkıyor. Açık ve kapalı havuzlar, SPA merkezi, termal havuzlar, Türk hamamı, sauna ve masaj hizmetleri, günün stresini silip sizi yenilenmiş hissettiriyor. Yemek konusunda da Limak farkını hissettiriyor. Dünyanın dört bir yanından lezzetleri bulabileceğiniz brasserie ve Fransız fırını, tatilinizi gastronomik bir deneyime dönüştürüyor. Taze ve özenle hazırlanmış tabaklarla güne başlamak ya da günün yorgunluğunu akşam yemekleriyle atmak mümkün.

Greenline Guest House, +12
Ağva Nehri’nin kıyısında konumlanmış Ağva Greenline Guesthouse, İstanbul’un karmaşasından kaçıp doğayla baş başa kalmak isteyenler için gerçek bir huzur durağı. Otelin konforlu odaları ve nehir manzaralı balkonları, kaldığınız süre boyunca sizi sarmalıyor, bahçesindeki yemyeşil alan ve nehir kenarındaki sessizlik ise adeta bir cennet havası veriyor. Burada her şey sakin, dingin ve büyüleyici; doğanın hafif sesleri hayatın ritmini belirliyor. Sadece +12 yaş üstü yetişkinlere hizmet veren otel, evcil dostlara da kapılarını açıyor. Konuklara özel hazırlanan kahvaltılar ise tamamen yerel malzemelerle ve güncellenmiş tariflerle sunuluyor. Pişileri ve taptaze lezzetleri özellikle güne keyifli başlamanın en güzel yolu. Mutfaktaki özenli dokunuşlar, lezzetli yemekler ve bahçede geçirilen sessiz saatler, konaklamayı sadece bir tatil değil, ruhu dinlendiren bir deneyime dönüştürüyor. Nehir kenarındaki balkonunuzda oturup Ağva’nın şiirsel havasını içinize çektiğinizde, burasının gerçekten de “seyahatin en iyisi” olduğunu hissediyorsunuz. Burada zaman yavaşlıyor, her an doğayla ve huzurla dolu bir ritme dönüşüyor.

Dessera Bağ Evi
Kırklareli’nin hemen dışında, şehir merkezine yalnızca 10 dakika uzaklıkta yer alan Dessera Bağ Evi, huzur arayanlar için adeta bir sığınak. Burası sadece bir şaraphane değil, aynı zamanda kafe ve restoran olarak da hizmet veren, sıcak ve samimi bir bağ evi deneyimi yaşatıyor. Vino Dessera, 16 yıldır özenle yetiştirilen üzümlerle Türk şarapçılığına yenilikçi dokunuşlar katıyor. Yıllık 100 bin şişelik üretim kapasitesiyle orta ölçekli ama özenli bir işletme. Buraya geldiğinizde ilk fark edeceğiniz şey, çalışanların güler yüzü ve samimiyeti; hizmet her açıdan sizi memnun edecek şekilde. Kahvaltıda el yapımı poğaçalar, kurabiyeler ve reçeller sizi karşılıyor, pizzalar taze ve lezzetli. Makarnalar belki hazır gibi görünse de tadı hiç fena değil, peynir tabağı da yeterli. Beyaz, rose ve kırmızı şaraplar ise bağın ruhunu yansıtıyor. Şarapları satın almakta mümkün. Akşamüstü, bağda köpeklerle kısa bir yürüyüş yapmak, ardından gün batımını izlerken canlı müzik eşliğinde şarap keyfi yapmak ise buradaki deneyimin en özel anlarından biri. İstanbul’a yakın ama şehirden uzaklaşmış hissi veren bu bağ evi, doğayla iç içe, samimi ve keyifli bir kaçamak için kesinlikle tavsiye edebileceğimiz bir adres.
Beta Home Göl Evi
Sapanca’ya geldiğinizde zamanın biraz yavaşladığını hissetmek istiyorsanız, Beta Home tam adresiniz. Burası öyle sıradan bir otel değil; “Yavaşça acele et” felsefesiyle hareket eden, yemeği ve sohbeti adeta bir serüvene dönüştüren bir yer. Slow Food hareketinin ruhunu benimseyen mutfağıyla Beta Home, doğaya bağlı kalmayı ve samimi bir ortam yaratmayı başarıyor. Masalara oturduğunuzda, kadehlerimizi tokuştururken, muhabbetin ve lezzetin keyfi bir arada geliyor. Şef Doğan’ın özenle hazırladığı menü ise adeta bir keşif: kişnişle marine edilmiş tatlı-ekşi pancar, viskili-portakallı kereviz kreması, isli etle sunulan patates terin, konyaklı ciğer pate, dana kuyruk dolgulu mantı ve Sapanca elma pekmezi ile karamelize Sapanca cevizi. Sütle yapılan yoğurt sorbet ise unutulmaz bir lezzet olarak damağınızda kalıyor. Burası için rezervasyon şart; çünkü herkesin paylaşmak istediği bir deneyim. Konakladığınız villalar, örneğin “Gül Villa”, hem rahat hem de evcil dostlarınızla gelmeye uygun. Duvarlarda 30 yıllık seramikler, sabah kahvaltısında ekşi maya köy ekmeğiyle birlikte Afyon kaymağı ve Bitlis balı sunuluyor; bu küçük dokunuşlar tatlı bir anı bırakıyor. Beta Home, Sapanca Gölü’nün doğal ortamında zamanın dışında bir his yaşatıyor. Sıcak atmosferi, güzel müzikleri ve raflar dolusu özenle seçilmiş şaraplarıyla, misafirperver aile işletmesi sizi evinizde hissettiriyor ve keyfinizi katlıyor.

Pinomar Bungalows
Yaşam bazen gerçekten mucizelerle dolu oluyor, Erdek de öyle bir yer. Bu küçük kıyı kasabası, kendi ritmiyle insanı sarıyor. Küçük köyleri, sahil boyundaki palmiye ağaçları, tatlı kafeleri ve akşam güneşinin körfez ile dağların girinti çıkıntılarına vurduğu ışık burada başka bir sevecenlik ve nostalji buluyorsunuz. Biz de ruhunu daha iyi anlamak için Kirazlı Manastırı’nı gezdik, Kapıdağ Yarımadası’nın doğasında yürüdük ve Kyzikos Antik Kenti’nin zengin tarihine tanık olduk. Erdek’in huzurunu hissetmemizi sağlayan bir diğer unsur ise, deniz kenarında yer alan ve doğayla iç içe bir yer olan Pino Mar Luxury Bungalows oldu. Ahşap bungalovlar ve mutfaklı taş evler, geniş ve ferah alanlarıyla her yaştan aileye uygun. Üstelik evcil dostlarımıza da kapıları her zaman açık. Bahçedeki dev çamların altında, kuş ve dalgaların bitmeyen sesi eşliğinde dinlenmek, kitap okumak, uzun yürüyüşler yapmak… Her şey öylesine rahat ve keyifli ki zaman farklı akıyor burada. Sabahları deniz manzarasına nazır kahvaltılar yapabilir, Verde isimli a la carte restoranda veya Emrullah Usta’nın Yerinde özenle hazırlanmış lezzetleri tadabilirsiniz. Kahvaltının ardından gününüzü sahilde yürüyüş yaparak, bahçede dinlenerek veya şömineli salonun sıcak atmosferinde geçirmeniz mümkün. Öğle ve akşam yemeklerinde de sunum ve lezzet bir harika, Pino Mar konaklaması boyunca kendinizi gerçekten özel hissediyorsunuz. Erdek, küçük bir kasaba ama doğal ve tarihi zenginlikleriyle dev bir destinasyon. Güneyde Marmara Denizi, kuzeyde Saros Körfezi ile çevrili. Yaz aylarında Motofest ve Erdek Zamanı gibi festivallerle cıvıl cıvıl bir havaya bürünüyor. Çuğra Plajı gibi uzun kordonlarda deniz boyunca yürüyebilir, Kapıdağ Milli Parkı’nda doğa aktivitelerine katılabilir, Muhla ve Dydema Kalesi’ni keşfe çıkabilirsiniz. Tarih yolculuğuna Kirazlı Manastırı, Altıköşe Kuleler, Hadrianus Tapınağı ve Kyzikos Amfitiyatrosu’nu gezerek devam edebilirsiniz.
