Kazdağları Bölgesinde Neler Yapılır...
Balıkesir ile Çanakkale illeri arasında yer alan Kaz Dağları, masmavi suları, yemyeşil ormanları, pırıl pırıl şelaleri ve ırmaklarıyla; doğa hayranları ve hafta sonu kaçamağı isteyenler için ideal bir mekân. Dünyanın en temiz havaya ve bol oksijene sahip sayılı yerlerinden biri olan bu dağda, yine dünyada çok nadir bulunanan endemik bitkiler de yetişiyor. Tarihinde çokça efsaneyle anılan Kaz Dağları, Truva’dan İlyada Destanı’na, Afrodit’ten Sarıkız hikâyelerine kadar birçok söylenceye ev sahipliği yapıyor. Sadece doğal güzellikleriyle değil, tarihsel ve kültürel mirasıyla da ziyaretçilerine hitap eden bu yerde, en ünlü hikâyelerden biri de Sarıkız: Rivayete göre annesini kaybeden Sarıkız babasıyla birlikte Kavurmacılar Köyü’ne taşınır. Sarıkız’ın babası hacca gitmek istediğini söyleyince, Sarıkız kendini tek başına idare edebileceğini söyleyip babasını hacca gönderir. Ancak Sarıkız’ın babası aylar sonra hactan geldiğinde kızıyla ilgili kötü şeyler duyar. Namusunu temizlemek için kızını öldüremeyeceğini fark edince, Sarıkızı yanına aldığı birkaç kazla, Kaz Dağı’nın zirvesine bırakır ve terk eder. Aradan yıllar geçer ve Bayramiç tarafından gelen köylüler dağın tepesinde kendilerine bir kızın yol gösterdiğini hatta bu kızın, kazları olduğunu söyler. Bu hikâyeleri duyan baba dağın yolunu tutar ve zirveye vardığında kızıyla karşılaşır. O sırada siyah kara bir bulut gökyüzünü kaplar ve Sarıkız kaybolur. Kızının erdiğini fark eden baba, ona yaptığı haksızlıktan dolayı vicdan azabı çeker; kendini dağlara, tepelere vurur ve günün birinde bugün Baba Tepesi olarak bilinen yerde ölür. Bugün hâlâ Sarıkız, Türkmenler, Yörükler ve çevre halkı tarafından ermiş bir kişi olarak kabul edilir. Hayatta iken sahip olduğuna inanılan insanüstü güçlerinin devam ettiğine inanılmaktadır. Bu yüzden sıkıntıya düşen çevre halkı, dertlerine çare olması için Sarıkız Tepesi’ne gelir; küçük taşları kaldırarak uğur böceği ararlar. Çünkü uğur böceği bulanların dileklerinin kabul edileceği inancı vardır. Bu taşı yanlarında götürürler, dilekleri kabul olunca da getirip yerine bırakırlar. Gezi yerleri Kaz Dağları’nda hem günübirlik hem çadır konaklamalı birçok trekking parkuru var. Her bir parkurun güçlük dereceleri de birbirinden farklı. Sarıkız ve Şahin Deresi güzergâhları yürüyüş için en çok tercih edilen parkurlar. Bölgede eskiden yapılan bitki toplama turları artık yapılmıyor. Bunun nedeni dünyada sadece Kaz Dağları’nda bulunan endemik bitkilerin bilerek ya da bilmeyerek toplanması. Dolayısıyla turlarda sadece bitkilerin fotoğraflarını çekmenize izin var, o da rehber eşliğinde. Kaz Dağları’nda her şey tepelerde saklı değil, dağın etekleri de doğal güzelliklerini koruyan köylere ve akarsulara ev sahipliği yapıyor. Büyük Çetmi Köyü Yeşilyurt köyü, yöreye özgü Nusratlı Taşı ile yapılmış mimarisi ile göz dolduruyor. Çok güzel ve iyi durumda taş konakların bulunduğu köyde betonarme yapı neredeyse yok. Köyün çevresinde yine mimari yapıyla uyumlu konaklayabileceğiniz küçük moteller bulunuyor. Küçük Çetmi Köyü Köyün en önemli özelliği, antik çağdan bu yana bilinen Afrodit Kaplıcaları’na ev sahipliği yapması. Kaplıcalar, bu adı bir efsaneden almış. Rivayete göre, Tanrıça Afrodit, burada yıkandıktan sonra güzellik kraliçesi olmuş. 42 derecelik suya girmek, sizi güzellik kraliçesi yapar mı bilemeyiz ama suların birçok hastalığa iyi gelebileceği söyleniyor. Adatepe Köyü Kaz Dağları’nın eteklerindeki en ünlü köy olarak sayılabilecek olan Adatepe Köyü’nün popülerliği bir grup entellektüelin köyden ev alıp buraya yerleşmeleriyle başlar. Köyün Taş Mektep diye anılan eski okulu restore edilir; yazları felsefe, sanat ve mitoloji konularında burada ders verilmeye başlanır. Bir süre sonra bu dersleri özel olarak dinlemek için gelenlerin sayısı artar. (Son yıllarda bu yaz okulunda derslere devam edilmiyor.) Eskiden Rumların ve Türklerin birlikte yaşadığı bu köy, şimdilerde koruma altında. Ayrıca köyün evleri taş ve hiçbiri diğerinin manzarasını kapatmıyor. Mıhlıçay Ege Denizi’ne dökülen Mıhlıçay, Kaz Dağları’nda hem piknik alanı hem de trekking parkuru olarak değerlendiriliyor. Trekking alanında yürürken yolda karşınıza Rumlardan kalma bir değirmen çıkıyor bir de Troia’ya tek geçiş noktası olan kemerli bir köprü. Değirmenden yukarı giden yol yok. Bu nedenle derenin kıyısından, hatta bazen de içinden ilerlemek durumunda kalıyorsunuz. Bu sırada karşınıza irili ufaklı şelaler çıkıyor ve en sonunda yüzülebilir bir göletle karşılaşıyorsunuz. Gölün derinliği yaklaşık 30 metre. Yaz günlerinde dâhi su buz gibi... Kavurucu sıcaklardan kızgın sulara misali gençler 15-20 metre yükseklikteki kayalardan göle atlıyorlar. Asıl güzellik ise başka bir yerde saklı. 15-20 metre ilerledikten sonra dik kayalarla çevrili bir odaya girmiş gibi oluyorsunuz ve şelale tam karşınızda gürleye gürleye akıyor. Zeytinyağı Müzesi Müze’de zeytinyağı teknojisinin Romalılardan bu yana geçirdiği evreleri ve zeytinyağı üretimini görmeniz mümkün. Türkiye zeytincilik tarihine ilişkin pek çok şey bulunan müzede eski zeytinyağı şişeleri, etiketleri, üretimde kullanılan çeşitli aletler görülebilir. Dilerseniz müzenin bahçesinde geleneksel usulle zeytinyağı sabunun nasıl yapıldığını uygulamalı olarak da görebilirsiniz. Kaz Dağları, şehrin gürültüsünden ve koşuşturmasından kaçmak için mükemmel bir yer. Hava temiz, oksijen bol; öyle ki burada tepelere çıkarken kimse yorulmuyor. Sakin ve dinlendirici bir hafta sonu için buraya günübirlik gelebilir ya da köylerde bulunan pansiyonlarda ve motellerde konaklayabilirsiniz. Ulaşım Kaz Dağları’na gelmek için İstanbul’dan Bandırma deniz seferlerini kullanıp önce Bandırma’ya oradan da Kaz Dağları’na ulaşabilirsiniz. Bandırma’dan, Balıkesir’den ve Çanakkale’den yaklaşık 200 km uzaklıktaki bu temiz hava cennetine bir hafta sonu mutlaka uğrayın.