
Dedeağaç Küçük ve Butik Otelleri
Kimi şehirler ilk görüşte aşık eder, kimileri zamanla kalbinizi çalar. Dedeağaç, ikisini de yapıyor. Kuzey Yunanistan’da, Türkiye sınırına sadece bir taş atımı mesafede yer alan bu şirin sahil kenti, hem tarihiyle hem de bugünkü huzurlu atmosferiyle sizi yavaşlatıyor, dinginleştiriyor. Kalabalıklardan uzak, büyük beklentiler yaratmayan ama bir kez gittiğinizde "iyi ki gelmişim" dedirten bir yer burası. Üstelik Edirne’den arabayla sadece 2 saat.
Dedeağaç'ın Tarihi
Dedeağaç’ın tarihi sandığınızdan çok daha eskiye dayanıyor. M.Ö. 8. yüzyılda Karyalılar ve ardından Traklar, ilk yerleşimciler olarak Semadirek Adası'na (Samothraki) yerleşmiş, oradan da ana karaya yani bugünkü Dedeağaç bölgesine geçmişler. Zamanla şehir; Roma, Bizans, Venedik, Gatelouzoi, Osmanlı gibi birçok büyük medeniyetin egemenliğine girmiş. Rivayete göre 15. yüzyılda Osmanlı döneminde burada bir tekke kurulmuş. Tekkenin şeyhinin altında oturduğu ağaç halk arasında kutsal sayılmış ve bu yüzden bölgeye “Dedeağaç” adı verilmiş. Ne güzel bir isim, değil mi? Dedeağaç’ın kaderi savaşlarla şekillenmiş. 1913’teki Bükreş Antlaşması ile önce Bulgaristan’a bırakılmış, ardından 1919’daki Neuilly Antlaşması ile Yunanistan’a devredilmiş. 1920 yılında Yunan Kralı I. Aleksandros’un ziyaretiyle de kentin adı resmen Alexandroupoli olarak değiştirilmiş. Bugün hala iki isim de birlikte yaşıyor gibi, yerli halk için burası hala Dedeağaç.
Dedeağaç'ta Gezilecek Yerler
1. Fener (Lighthouse / Pharos): Şehrin tam kalbinde yer alan, denize nazır bu beyaz fener Dedeağaç’ın simgesi adeta. 1880'lerde Fransızlar tarafından inşa edilen ve 27 metre yüksekliğe sahip bu yapı, günümüzde hem navigasyon hem de Instagram pozları için görevde! Akşam saatlerinde gün batımıyla birleşince ortaya romantik manzaralar çıkıyor.
2. Dimotiko Parkı ve Sahil Yolu: Fenerin hemen arkasındaki bu yemyeşil park, yürüyüş yapmak, dinlenmek ya da bir frappe eşliğinde gölgede soluklanmak için harika bir durak. Akşamüstü kalabalıklaşan sahil yolu ise bisikletçilerin, yürüyüş yapanların ve gün batımını izleyenlerin buluşma noktası.
3. Etnografya Müzesi: Bölge halkının günlük yaşamı, kıyafetleri, ev eşyaları ve kültürel zenginliklerini merak ediyorsanız mutlaka uğrayın. Küçük ama samimi bu müze, bölge tarihine güzel bir pencere açıyor.
4. Agios Nikolaos Kilisesi: Dedeağaç’ın önemli dini yapılarından biri olan bu Ortodoks kilisesi, hem dış cephesiyle hem de içindeki freskleriyle görülmeye değer.
Dedeağaç’ta Ne Yapılır?
- Sabahları bir kafenin denize bakan terasında Greek coffee ya da freddo cappuccino içilir. Yanına mis gibi koulouri (Yunan simidi) alınır.
- Deniz sezonunda şehrin hemen dışında yer alan plajlara kaçılır: Agia Paraskevi, Dikella ve daha ileride Makri plajı, sakin denizi ve temiz kumsallarıyla çok keyifli.
- Yemek zamanı geldi mi? Tavernalarda ızgara kalamar, ahtapot, saganaki peyniri ve Greek salatası denenir. Dilerseniz uzo ya da yerel bir retsina şarabı eşlik etsin.
- Akşamüstü Geniş sahil caddesinde yürüyüş yapılır, güneşin batışı izlenir. Bisiklet kiralayarak kıyı boyunca pedal çevirmek de harika bir alternatif.
- Gece ise şehir merkezindeki barlarda düşük tempolu, keyifli bir gece geçirebilirsiniz. “Dedeağaç’ta gece hayatı var mı?” derseniz; evet, küçük ama samimi.
Dedeağaç’a Nasıl Gidilir?
İstanbul’dan özel araçla 4-5 saatte ulaşabileceğiniz gibi, Edirne üzerinden otobüs firmalarıyla da gelebilirsiniz. Yunanistan’a giriş yaparken geçerli bir Schengen vizeniz olması gerekiyor. Eğer Kavala, Gümülcine ya da Selanik’e uğrayacaksanız, Dedeağaç’ı rotanıza eklemek oldukça kolay ve mantıklı. Şehirde tren garı ve otobüs terminali bulunuyor, toplu taşıma ile ulaşım oldukça düzenli.
Dedeağaç gösterişli değil, ama tam da bu yüzden etkileyici. Karmaşadan uzak, sade bir güzelliği var. Ne fazla turistik ne de unutulmuş bir yer. Küçük ama karakterli. Birkaç günlüğüne kafa dinlemek, Yunan kültürünü biraz yakından tanımak ve güzel bir sahil kasabasında zaman geçirmek isterseniz, Dedeağaç sizi bekliyor. Belki de ihtiyacınız olan tek şey, burada oturup hiçbir şey yapmamak.