Ege’nin Cennet Köşesi Datça'da Gezilecek Yerler
1 hafta önce 2.6K görüntülenme

Ege’nin Cennet Köşesi Datça'da Gezilecek Yerler

Ege Denizi’nin en sakin, en kendi halinde köşelerinden biri Datça. Masmavi denizi, bük adı verilen koyları, zeytin ve çam kokularıyla dolu doğasıyla insanı ilk andan içine çeken bir yer. Datça’ya giden herkesin ortak fikri; burası başka bir tempo, başka bir ruh. Dar sokaklarında yürürken taş evlerin gölgesine sığınır, begonvillerin arasından denizin mavisine göz kırparsınız. Can Yücel’in ömrünün son yıllarını burada geçirmesi boşuna değil; burada zaman yavaşlıyor, hatta bazen tamamen duruyor gibi. Türkiye’nin güneybatısındaki bu zarif yarımada, hem doğaya kaçmak isteyenler hem de tarihle iç içe bir yolculuk arayanlar için birebir. Antik Knidos’tan tutun da Eski Datça’nın sessiz sokaklarına kadar her köşesi ayrı bir hikaye anlatıyor. “Acelen varsa ne işin var Datça’da?” sözü de tam bu yüzden söylenmiş, çünkü Datça telaşa gelmez, kendine has bir ritmi vardır.

Knidos Antik Kenti

Datça Yarımadası’nın en ucunda, karayolunun bittiği yerde Knidos karşılıyor sizi. Yol biraz virajlı, özellikle son kısımlarda sabır istiyor ama vardığınızda buna değdiğini anlıyorsunuz. Denizin ikiye ayırdığı kara parçası üzerine kurulu bu antik kent, zamanında hem bir liman hem de kültür merkeziymiş. M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişi var. Knidos, sadece bir ören yeri değil, aynı zamanda Ege’nin belki de en güzel gün batımlarından birini izleyebileceğiniz noktalardan biri. Eskiden burada bir Afrodit Tapınağı varmış. Hatta dönemin ünlü heykeltıraşı Praxiteles’in yaptığı çıplak Afrodit heykeli uzun yıllar buradaymış ve insanlar sırf onu görmek için liman liman gezer, buraya gelir, hayran kalırmış. Heykel bugün yerinde değil ama hikayesi hala buranın ruhunda dolaşıyor. Gezmeye başladığınızda gymnasium, tiyatro, tapınak kalıntıları ve liman yapıları sizi karşılıyor. Bazıları ayakta, bazıları yıkık ama her biri hâlâ anlatacak çok şey taşıyor. Taşların arasında yürürken buranın bir zamanlar sanatla, bilimle, ticaretle dolu bir hayatın merkezi olduğunu hayal edebiliyorsunuz. Giderken yanınıza mutlaka su alın, şapka da iyi olur. Müze Kart geçiyor. En önemlisi ise gün batımına yakın gitmeye çalışın. Tiyatro basamaklarında oturup güneşin denizin içine yavaşça battığını izlemek belki de Knidos’un size anlatacağı en güzel hikaye bu.

Knidos Antik Kenti
Eski Datça

Eski Datça’ya yolunuzu düşürmeden geçmeyin. Burası sadece bir mahalle değil; taş duvarları, begonvillerle sarmaş dolaş sokakları ve yavaş akan zamanıyla bambaşka bir dünya. Merkeze oldukça yakın ama atmosferi, sanki kilometrelerce uzaktaymışsınız gibi hissettiriyor. Buraya ilk yerleşimlerin M.Ö 11. yüzyıla kadar uzandığı söyleniyor ama bugün gördüğünüz haliyle bile zamanda geriye yürüyormuşsunuz gibi. Dar sokaklarda yürürken karşınıza çıkan taş evler sadece fotoğraflık değil, hala yaşamın sürdüğü gerçek evler. Camları açık, içeriden tencere tıkırtıları ya da çay kaşığı sesi gelebiliyor. Kapı önlerinde oturmuş bir iki yerliyle selamlaşmak da buranın doğallığının bir parçası. Can Yücel'i anmadan geçmeyelim, bu sokaklarda adını en çok duyacağınız insan. Evi hala duruyor; dış kapısına saygıyla bırakılmış çiçekler, duvarda yazılı birkaç dizesi var. Can Yücel'in neden burayı seçtiğini, burada bir akşamüstü yürürken çok daha iyi anlıyorsunuz. Sokak aralarına serpiştirilmiş küçük butik dükkanlar, yerel sanat atölyeleri ve galeriler sizi çağırıyor. Her şey el emeği, her şey buraya ait. Bir kahve molası vermek isterseniz taş avlulu minik kafelerde oturup zamanın nasıl geçtiğini unutabilirsiniz. Eski Datça hızlı gezilecek bir yer değil. Zaten aceleye hiç gelmez. Ayağınız yere değsin, taşların sesi kulaklarınıza karışsın, bir de yanınızda hafif bir rüzgar varsa, tamamdır. 

Eski Datça
Karia Yolu

Karia Yolu, yürüyerek keşfetmenin ne kadar özel bir deneyim olduğunu hatırlatan yerlerden biri. Türkiye'nin en uzun yürüyüş rotalarından biri olan bu yol, özellikle doğayı sevenler için gerçek bir hazine. Muğla’nın farklı bölgelerinden geçiyor ama kabul edelim, Datça kısmı bir başka güzel. Koylar, tepeler, taş patikalar ve arada karşınıza çıkan antik kalıntılarla sanki tarih ve doğa el ele vermişte, sizi bu yolda karşılıyor gibi. Datça’da Karia Yolu’nun içinden geçen bölümler, manzarasıyla ve havasıyla oldukça büyülüyor. Yol, sizi öyle bir tempoya sokuyor ki şehirde unuttuğunuz “yavaş yaşam” fikri yeniden aklınıza düşüyor. Kimisi sabah erkenden yürümeye başlıyor, kimisi gün batımını yakalamak için çıkıyor bu rotaya. Yılın neredeyse her dönemi yürünebiliyor ama ilkbahar ve sonbahar ayları serin olması açısından en keyifli zamanları diyebiliriz. Datça’yı sadece deniz kenarından ibaret sanıyorsanız, Karia Yolu size bambaşka bir yüzünü gösteriyor. Bu rota sadece yürümek için değil; mola verdiğiniz köy kahvelerinde soluklanmak, yolda bir çam gölgesinde kitabınızı açmak ve doğanın içinden geçerken zihninizi temizlemek için de birebir. 

Karia Yolu

Can Yücel Evi

Karia Yolu, yürüyerek keşfetmenin ne kadar özel bir deneyim olduğunu hatırlatan yerlerden biri. Türkiye'nin en uzun yürüyüş rotalarından biri olan bu yol, özellikle doğayı sevenler için gerçek bir hazine. Muğla’nın farklı bölgelerinden geçiyor ama kabul edelim, Datça kısmı bir başka güzel. Koylar, tepeler, taş patikalar ve arada karşınıza çıkan antik kalıntılarla sanki tarih ve doğa el ele vermişte, sizi bu yolda karşılıyor gibi. Datça’da Karia Yolu’nun içinden geçen bölümler, manzarasıyla ve havasıyla oldukça büyülüyor. Yol, sizi öyle bir tempoya sokuyor ki şehirde unuttuğunuz “yavaş yaşam” fikri yeniden aklınıza düşüyor. Kimisi sabah erkenden yürümeye başlıyor, kimisi gün batımını yakalamak için çıkıyor bu rotaya. Yılın neredeyse her dönemi yürünebiliyor ama ilkbahar ve sonbahar ayları serin olması açısından en keyifli zamanları diyebiliriz. Datça’yı sadece deniz kenarından ibaret sanıyorsanız, Karia Yolu size bambaşka bir yüzünü gösteriyor. Bu rota sadece yürümek için değil; mola verdiğiniz köy kahvelerinde soluklanmak, yolda bir çam gölgesinde kitabınızı açmak ve doğanın içinden geçerken zihninizi temizlemek için de birebir. 

Can Yücel Evi

Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi

Datça’nın sakin ve sanat dolu köşelerinden biri olan Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi, eski bir köy okulunun restore edilmesiyle hayat bulmuş bir yer. Yakaköy’de, antik Knidos’a oldukça yakın konumda bulunuyor. Burası sadece sanatçıların gelip eserlerini yarattığı bir atölye değil, aynı zamanda ziyaretçilerin açık havada heykelleri görüp sanatla doğayı bir arada deneyimleyebileceği özel bir alan. Resimden seramiğe, heykelden tiyatroya kadar pek çok farklı sanat dalında atölyeler düzenleniyor, yıl boyunca çeşitli etkinliklerle renkleniyor. Datça’da gezinirken hem doğayla hem de sanatla iç içe olmak isterseniz, burayı kesinlikle rotanıza eklemelisiniz. Huzurlu bahçesinde dolaşırken sanatın sessiz güzelliğini hissetmek ve Knidos’un büyülü atmosferinde zaman geçirmek insanın ruhunu besliyor.

Knidos Sanat Akademisi

Knidos Feneri

Knidos Feneri, Datça’nın en uç noktasında, denizle buluşan kayalıkların tepesinde yer alıyor. 1931 yılında yapılmış ve o günden beri denizcilerin yolunu aydınlatıyor. Ege ve Akdeniz manzarasını aynı anda seyretmek mümkün burada, özellikle gün batımında burası tam bir görsel şölen sunuyor desek abartmış olmayız. Yürüyüşü biraz zorlu olabilir çünkü çevresi kayalık ve rüzgarlı, ama yanınıza rahat ayakkabı ve su alırsanız keyifli bir doğa yürüyüşü yapabilirsiniz. Deniz fenerinin verdiği huzur ve eşsiz manzara, burayı Datça’da mutlaka görülmesi gereken özel bir yer yapıyor.

Muğla Datça Knidos Feneri'ne Nasıl Gidilir? - Dünya ve Türkiye Gündemini  Anında Takip Edin | Haber Portalı - aslinda.com

Datça konaklama önerileri için Datça Otelleri sayfamıza göz atabilirsiniz.